20. Hukuk Dairesi 2011/14586 E. , 2012/2748 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü 148 ada 9, 11, 12, 14, 15, 20, 22 ve 25 parsel sayılı taşınmazlardan 15 ve 22 parsel ham toprak niteliği ile Hazine, diğer parseller ise tarla niteliği ile belgesizden davalılar adına tesbit edilmiştir. Davacılar, adlarına tespiti yapılan 148 ada 13 parselin eksik yazıldığını, 11000 m2 kısmının davalı parseller içinde kaldığını, 9 parselden 1039 m2, 11 ve 12 parsellerden 606 m2, 20 parselden 5933 m2, 14 parselden 2312 m2, 22 parselden 1000 m2, 25 parselden 1000 m2 kısım ayrılarak, 13 parselin yüzölçümüne dahil edilmesini ve bu kısımların adına tescili iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parsellerin tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.
Davacılar, yargılama sırasında tapu kaydına dayanmışlar, fen bilirkişi, 13 parselin Kasım 1975 tarih 20 nolu tapu kaydı kapsamında diğer dava konusu parsellerin de tapu kayıtlarının olduğunu ve bu kayıtların uygulaması sonucu davalı taşınmazlarda miktar fazlası bulunduğunu, davacılar adına tespit edilen 13 parselde ise eksiklik olduğunu bildirmiş, ancak; tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ile birlikte getirtilip, keşif sırasında mahalli bilirkişi yardımıyla uygulanıp, zeminde sınırları tespit edilmediği ve fen bilirkişi krokisi üzerinde sınırlar gösterilmediği için denetleme olanağı bulunmamaktadır.
O halde, öncelikle davacıların ve davalıların dayandığı tapu kayıtları sorularak, ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri ile birlikte (tapu defteri fotokopisi değil elle yazılarak ve kaydın geldisi gittisi takip edilerek) tapu sicil müdürlüğünden getirtilip, bundan sonra bir orman bilirkişi, bir harita mühendisi veya fen bilirkişi ve mahalli bilirkişi aracılığıyla keşif yapılmalıdır.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde
yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmelidir.
Böylesine yapılan bir araştırma sonucu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğunun anlaşılması halinde, 13/07/1945 tarihinde yürürlüğü geçen 4785 sayılı Yasanın l. maddesi gereğince tapu kaydının yasal değerinin olmayacağı, ormanlar tevzii, iskan ve başka bir suretle kişiler adına özel mülk olarak tescil edilemeyeceği düşünülmelidir. Taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varılırsa, davacıların dayandığı tapu kaydı ve davalı taşınmazlara ait tapu kayıtları yerine uygulanmalı, sınırlar zeminde mahalli bilirkişi yardımıyla tek tek bulunarak, fen bilirkişi krokisi üzerine yazılarak keşfi izleme olanağı sağlanmalı, sınırların doğruluğu komşu parsel malikleri ile bağ kurularak şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, 3402 sayılı Yasanın 20/a maddesine göre kayıt ve belgeler harita ve krokiye dayanmakta ve bunun yerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, kapsamlarının sözü edilen kroki ve haritaya dayanılarak belirlenmesi gerekeceği düşünülerek, sözü edilen tapu kaydı dayanağı haritada komşu parsellerle birlikte kadastro paftası üzerine, dayanak haritada belirtilen yol ve derelerden yararlanarak uygulanmak suretiyle kapsamı dayanak haritaya göre belirlenmeli ve toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca, dava konusu 148 ada 14 ve 25 parsellerin tespit malikleri, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmediği ve askı ilan süresi geçtikten sonra davaya dahil edildiklerinden ve kadastro davaları tesbit ya da komisyon kararı kim adına ise o kişi ya da kişilere husumet yöneltilerek açılabileceğinden, bu parseller yönünden görev hususunun da değerlendirilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 27.02.2012 günü oybirliği ile karar verildi.