3. Hukuk Dairesi 2018/7705 E. , 2019/25 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile boşandıklarını, düğünde kendisine 22 ayar 26 adet bilezik, 1 adet set takımı olmak üzere toplam 377,66 gram altın takıldığını, bahse konu ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurularak, davalının ablasına ... "te satın alınan evin peşinat bedelinin karşılandığını; satın alınan bu eve ödenen peşinata dair altın bozdurma işleminin ve elde edilen altınların değerinin, davalının kendi el yazısıyla evlilik birliği içerisinde tutulan ajandaya kaydedildiğini, ziynet eşyalarının davalı tarafından kendisine iade edilmediğini ileri sürerek; toplam 22 ayar 377,66 gram ziynet eşyasının dava tarihi itibariyle değeri tespit edilerek belirlenecek olan bedelden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 5.000,00 TL nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı; davanın, belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, düğünde takılan ziynet eşyalarının davacının uhdesinde olup, davacı tarafından bir kısmının bozdurularak yerine kolye ve küpe satın alındığını, hatta kalan bakiye bedelin kendisince karşılandığını, davacının müşterek konutu terk ederken kalan ziynet eşyalarını ise yanında götürdüğünü savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; 06.03.2017 tarihli kuyumcu bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davanın kabulüne, 30.575,00 TL ziynet alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi ( HUMK"nun 74. maddesi ) hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural, sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanır.
Aynı Yasanın 176 ve devamı maddelerinde ise ıslah müessesi düzenlenmiş olup, ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup; iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının istisnaların biridir. (HUMK. m.83; Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001, s.3965) Kural olarak; dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür.Ne var ki; ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir.Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.( HGK"nun 26.09.2011 tarih, 2011/1-364 E.- 2011/453 K.sayılı ilamı)
Bu durumda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de yeni dava konusu, önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Dolayısıyla ıslahla, dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.Somut olayda; dava dilekçesinde talep edilen ziynet eşyaları 26 adet bilezik ve 1 adet takı seti olarak açıkça belirtilmiş olup, davacı 08.03.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile birlikte dava dilekçesinde belirtilmeyen, ancak bilirkişi raporunda tespit edilen 1.250,00 TL tutarında para , 40 adet çeyrek altın , 4 adet 1 gram altın bedelinin de dahil olduğu toplam 30.575,00 TL nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.O halde; dava dilekçesinde talep edilmeyen bir alacağın, ıslah dilekçesiyle istenilmesi mümkün değildir. Mahkemece, davacının dava dilekçesindeki talebi dışına çıkılmak suretiyle, bilirkişi raporunda belirlenen bedele hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.3-Dava, ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları ispatlaması gerekir.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın
zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut olayda; davacı, ziynet eşyalarının, davalı tarafından davalının ablasına alınan evin peşinat bedelini karşılamak üzere bozdurulduğunu iddia etmiş; delil olarak ise öncelikle, evlilik birliği içerisindeki harcamaları gösterir nitelikte ,davalı koca tarafından tutulduğu iddia edilen ajandaya dayanılmış, ayrıca bu hususta tanıklarının dinlenilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, her ne kadar bahse konu ajanda üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olsa da, alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, ajandanın dava konusu edilmeyen diğer harcamaları gösterir sayfaları üzerinde yazı incelemesi yapıldığı anlaşılmıştır.Hal böyle olunca; Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, öncelikle uzman bilirkişiden Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak, dosya içerisine alınan ajanda fotokopisinin ... başlıklı ilgili sayfasındaki yazının, davalı kocanın eli ürünü olup olmadığının belirlenmesinin istenilmesi, bahse konu yazının davalının eli ürünü olduğu tespit edildiği taktirde, ilgili yazı içeriğine göre karar verilmesi; aksi durumda, tarafların iddia ve savunmaları, davacı tanıklarından ... "nin ( abla) beyanı dikkate alınarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek, HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,14.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.