Esas No: 2021/8132
Karar No: 2022/1296
Karar Tarihi: 21.02.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8132 Esas 2022/1296 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8132 E. , 2022/1296 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murisine banka tarafından tüketici kredisi kullandırıldığını ancak murisin kredi borcu tamamen ödenmeden 04/05/2013 tarihinde vefat ettiğini, kredi sözleşmesi akdedilirken 21/05/2012 başlangıç tarihli 19.320 TL teminat tutarlı hayat sigortası yapıldığından 24/05/2013 tarihinde sigorta şirketinden ödeme talep edildiğini, murisin 2005 yılında böbrek kanseri nedeniyle tedavi gördüğünün Fırat Üniversitesi Hastanesi tarafından verilen rapor ile tespit edilmesi ve muris adına düzenlenen sertifikada yer alan sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğuna dair düzenlenmeye dayalı olarak sigortalılının kanser rahatsızlığının sigorta poliçesi düzenleme tarihinden önce mevcut olduğu gerekçesiyle ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, bunun üzerine kredi borcunun tahsili amacıyla murisin mirasını reddetmeyen yasal mirasçıları aleyhine takip başlattıklarını ancak davalıların haksız itirazları neticesinde takibin durduğunu iddia ederek, takibe vaki itirazın iptali ile lehlerine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar; davacı tarafça bireysel kredi çekilirken hayat sigortası yapıldığını, murisin kredi ödeme süreci içerisinde vefatı nedeniyle ödenmemiş kredi borcunun sigorta teminatı kapsamında ödenmesi gerektiğini, murislerinin iddia edildiği gibi kanser rahatsızlığı bulunmadığını, vefat etmeden önceki 6 yıl boyunca KOAH tedavisi gördüğünü ancak vefatın da bu hastalıktan kaynaklanmadığını, bu hususun 12.09.2013 tarihli epikriz raporlarından açıkça anlaşıldığını, murisin böbrek kanseri nedeniyle tedavi görmediğini, üroloji kısmında tedavi gördüğünü, sigorta şirketinin sorumluluktan kaçtığını ve davacının da bu sebeple kötü niyetli olarak aleyhlerine icra takibi başlattığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hüküm, davalıların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2016/25281 E 2019/10327 K sayılı, 22/10/2019 tarihli kararıyla, mahkemece, davaya Tüketici Mahkemesi sıfatı ile bakılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; yargılamaya tüketici mahkemesi sıfatıyla devam edilmiş, her ne kadar davacı bankanın alacağını dava dışı sigorta şirketinden tahsil etmesi mümkün ise de sigorta şirketinin ödeme yapmaması halinde davacının sigorta şirketini yasal olarak zorlama yoluna başvurmasının zorunlu olmadığı ve bu nedenle davacı bankanın mirasçı davalılar aleyhine icra takibi başlatmasında yasal bir engel bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, miras bırakan tarafından kullanılan kredi nedeniyle ödenmeyen kredi taksitlerinin tahsiline yönelik mirasçılar aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, kullanılan kredinin hayat sigortası ile güvence altına alındığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacı taraf, sigorta şirketince murisin sigorta tarihden önce kanser tedavisi gördüğü ve sigorta sözleşmesine göre önceden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğundan ödeme yapılmayacağının bildirilmesine dayanarak eldeki davayı açmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; sigorta poliçelerinin, davacı banka tarafından açılan krediye teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Muris, kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere davacı bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır.
Sigorta poliçesinde lehtar, davacı olup hayat sigortası sertifikasında ikinci maddede sigortanın birinci derece hak sahibinin borcu ve ferilerini geçmemek üzere davacı banka olduğu açıkça yazılmıştır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi lehtar konumunda ki bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü sigorta poliçesini düzenleyen, sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentesidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre; herkes, haklarını kullanırken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigorta şirketinin ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur. Bu nedenle tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları ( halefleri ) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı banka tarafından sigorta şirketine karşı tüm hukuki yollar tüketilmeden borçlu mirasçılarına karşı takip başlatılamayacağı hususu değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.