Esas No: 2021/8511
Karar No: 2022/1338
Karar Tarihi: 21.02.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/8511 Esas 2022/1338 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/8511 E. , 2022/1338 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil ile alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Burdur İli ...., İlçesinde 168 Parsel üzerindeki çiftlik ve müştemilatlardan oluşan alan ile 230/148, 230/132, 230/160, 230/124 ve ... Mevkii 229/9 parselden oluşan tarımsal amaçlı taşınmazları ve 33 adet büyükbaş hayvan ile bir takım tarımsal makinaları almak üzere kredi kullandığını, krediyi ödeme güçlüğü çekince çiftliği devretmeye karar verdiğini ve davalı ile devir sözleşmesi yaptığını, sözleşme uyarınca dava konusu parselden oluşan tarımsal amaçlı taşınmazları davalı şirkete devrettiğini, davalı şirket yetkililerinin ise kredi taksitlerini ödeyip ayrıca çiftliği işletip elde ettikleri kardan kendisine pay vereceklerini, ancak krediyi ödemedikleri gibi kardan pay da vermediklerini, kredi taksitlerini ödemek zorunda kaldığını, çiftlik içerisinde bulunan ve davalıya teslim edilen tüm tarım makinaları ile 33 adet büyükbaş hayvanın da ortadan kaybolduğunu ileri sürerek; 230/148, 230/132, 230/160, 230/124 ve ... Mevkii 229/9 parselden oluşan tarımsal amaçlı taşınmazların tapularının iptali ile adına tescilini istemiş; taşınmazların davalı tarafından satıldığının anlaşılması üzerine davaya alacak davası olarak devam edilmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 19.12.2019 tarihli ve 2016/23490 E.- 2019/12879 K. sayılı kararıyla; davacı vekilinin 24.05.2016 tarihli celse için verdiği mazeret dilekçesi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gibi tahkikatın bitmesini takiben sözlü yargılama için gün belirlenip taraflara tebligat çıkarılmadan karar verilmiş olmasının usul hükmünün ihlali ve bu suretle hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı nitelikte olduğu, sözlü yargılama ile ilgili HMK'nın 186. maddesinde gösterilen usule riayet edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle, bozulmuştur. Bozmaya uyan mahkemece; davacı vekilinin 16.11.2020 e-imza tarihli dilekçe ile davanın tümden ıslahı talebinde bulunduğu, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı, davaya konu taşınmazların toplam değerinin 179.297,42 TL olduğunun bilirkişilerce tespit edildiği, bu durumda davalı tarafından davacıya yapılan ödemeler toplamı 219.365,34 TL'nin keşif neticesinde belirlenen davaya konu taşınmazların toplam değerinden daha fazla olduğu ve de büyükbaş hayvan, makine ve teçhizatların bedeli gibi diğer alacakların dava konusu dışında bırakılmış olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 141/2. maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukuki imkândır (...176.mad).
HMK'da ıslahla ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK.'nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması, HMK'nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında, mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır.
Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2 maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek, bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
Bu noktada aydınlatılması gereken bir husus da, usule ilişkin kazanılmış hak kavramıdır. Bu konuda HMK'da bir hüküm olmamakla beraber Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun ana ilkelerinden biri haline gelmiş olup; mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usule ilişkin kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yoluyla da usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Ancak mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında usuli kazanılmış hak kavramının istisnasının uygulanacağının gözden kaçırılmaması gerekir. Kaldı ki usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir.
Bu itibarla; her ne kadar mahkemece, hüküm bozulduktan sonra ıslah yapılamayacağı, bu nedenle davacının ıslah talebinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2 maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki kanun değişikliği uyarınca davacı tarafın bozma sonrası ıslahının değerlendirilme suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.