10. Hukuk Dairesi 2015/9603 E. , 2015/11709 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı ...ı Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını oluşturan (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinin irdelenmesinde ve hukuki niteliği ile ispat koşulları üzerinde durulmasında yarar vardır.
Anayasa’nın 12. maddesine göre; “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”. Sosyal güvenlik hakkı, bireylerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlayan bir insan hakkıdır. Aynı zamanda ..., sosyal hukuk devleti içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir”. Bu esası göz önüne alan anayasa koyucu “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında sosyal güvenlik hakkını da düzenlemiş ve 60’ncı madde ile “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmünü getirmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
(Mülga) 506 sayılı ...r Kanunun 6. maddesinde bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür.
Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, muris eşinin, 01.11.1987-30.11.1987 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Murisin, davalı işverence düzenlenerek Kurum’a intikal eden 01.11.1987 tarihli işe giriş bildirgesi bulunduğu gibi hizmet cetvelinde de, 01.11.1987 tarihinden itibaren çıkış tarihi gösterilmeksizin 15 günlük hizmeti bildirilmiştir. Mahkemece, dinlenen bordrolu tanıklarının, davacıyı tanıyamamaları gerekçesiyle dava ispatlanamadığı için reddedilmiştir. Murisin inşaat işinde çalıştığı dikkate alındığı zaman, dinlenen tanıkların her birinin inşaatta farklı birimde çalışmaları, aradan geçen uzunca bir zaman ve tanıkların yaşları gözetildiğinde, davalı işveren tarafından 15 günlük bildirimi yapılan davacıyı tanımadıklarına yönelik beyanları ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece yapılacak iş, dava konusu döneme ilişkin tanık bulmanın zorluğu dikkate alınarak davacı murisinin çalışmalarını doğrulayan, 2 davacı tanığı, 01.11.1987 tarihli davalı işverence düzenlenen işe giriş bildirgesi ve bu tarihten itibaren yapılan 15 günlük bildirim gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup usul ve yasaya aykırıdır.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.