Esas No: 2019/547
Karar No: 2019/7545
Karar Tarihi: 05.12.2019
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019/547 Esas 2019/7545 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi:
Davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekili, davacı ile eski eşinin fiilen birlikte yaşamadıklarından dolayı 24.11.2014 tarihi itibarı ile toplam 59.318,81 TL yersiz aylık ödemelerinden ve 08.12.2014 tarihi itibarı ile toplam 1.528,47 TL yersiz sağlık giderinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile bu yöndeki idari işlemlerin iptaline ve aleyhine açılan davaların reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı SGK ve Birleşen dava davalısı şahıs ; davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:İlk derece Mahkemesince ; “Asıl dosya olan 2015/2 Esas sayılı dosya yönünden; davanın reddine ,birleştirilen 2016/196 Esas sayılı dosya yönünden; davanın KABULÜ ile; davalı ..."un Adana 7. İcra Müdürlüğünün 2015/19683 dosyasında vaki itirazının iptaline, takip konusu alacağın %20"si olan 12.721,69 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine ,birleştirilen 2016/197 Esas sayılı dosya yönünden; davanın reddine, birleştirilen 2015/5 Esas sayılı dosya yönünden; davanın KABULÜ ile; davacının 08/12/2014 tarih ve 17851915 sayılı 1.528,47 TL miktarlı yersiz sağlık gideri yazısından dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,” karar vermiştir.İstinaf Başvurusu;SGK istinaf başvurusunda ;Davalı ve aynı zamanda birleşen davalarda davacı vekili, davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıkları süre içerisinde yapılan 1.233,94 TL yersiz sağlık giderinden dolayı açtıkları davanın reddine ve davacının açtığı davanın kabulüne ilişkin hükmün yerinde olmaması nedeni ile açtıkları birleştirilen davanın kabulüne ve aleyhlerine açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçesi olarak belirtmişti.Davacı istinaf başvurusunda;Davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekili, davacı ile boşandığı eşinin; boşandıkları tarihten itibaren evlendikleri tarihe kadar fiili olarak bir araya gelmediklerini, boşanma sonrası boşanılan eşin yurtdışında ve il dışında çalıştığını, davacının aylık aldığı 11.07.2008-04.09.2013 tarihleri arasında boşandığı eşi ile bir araya geldiklerine dair herhangi bir delil bulunmadığını ve isabetli bilirkişi raporuna rağmen eksik inceleme neticesinde yanlış hüküm verildiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçesi olarak belirtmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
A-)Davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yönünden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;Adana 7. İcra Müdürlüğüne ait 2015/19683 sayılı dosya üzerinden talep edilen işlemiş faiz dahil 63.608,48 TL miktarın 01.11.2008-04.09.2013 tarihleri arasına ilişkin yersiz aylık ödemeleri olduğu, 28.09.2014 tarih ve 2014/51 sayılı Durum Tespit Raporu içeriği, yargılama aşamasında elde edilen delillerin; Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenmiş raporun aksini kanıtlar kuvvet ve mahiyette olmadıkları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınmak sureti ile davacı ...’un 11.07.2008 tarihinde boşandığı ancak 04.09.2013 tarihinde tekrar evlendiği eşi ... ile dava konusu olan dönemde fiilen birlikte yaşadıkları belirgindir. Bu halde davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekilinin tüm istinaf başvuru sebep ve gerekçelerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmış olup, incelenen kararın bu bölümünün; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK"nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verildiği,
B-)Davalı ve aynı zamanda birleşen davalarda davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yönünden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu; 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmak sureti ile aynı gün yürürlüğe giren 6736 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesi ile değişik ve 11.11.2016 tarih ve 29885 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 474 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile güncellenmiş mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesindeki, “İş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu kadar ki, para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar hariç, miktar veya değeri 3.110,00 TL"yi geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.” ile HMK"nin “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesindeki “ ... (2) Miktar veya değeri üç bin yüz on Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir... (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin yüz on Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin yüz on Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz." düzenlemelerini içermekte olup; dava konusu edilen ve Adana 7. İcra Müdürlüğüne ait 2015/19679 sayılı icra takibine konu 1.233,94 TL asıl ve 405,89 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.639,83 TL yersiz sağlık giderine ilişkin hükmün 22.06.2017 karar tarihi itibari ile kesinlik sınırının altında kaldığı belirgin olduğundan, miktar itibari ile kesin hükme yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verdiği,Davacı ve aynı zamanda birleşen davalarda davalı vekilinin, Adana 2. İş Mahkemesinin 22.06.2017 tarih ve 2015/2-2017/212 sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK"nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,karar verilmiştir.
E)Temyiz:
SGK Vekili temyiz dilekçesinde özetle; sağlık giderlerine ilişkin kurulan hükmün yersiz olduğunu beyanla temyiz yoluna başvurmuştur.
Davacı ve Birleşen Dava Davalısı Şahıs ise; dinlenen tüm tanık beyanlarının yok sayılmasının kabul edilemeyeceğini beyanla temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Kurum denetmenlerince düzenlenen rapor ile davacının eski eşi ile muvazaalı şekilde boşandığının tespit edildiği, kurum işlemi sonrası davacıya yersiz aylık ve sağlık gideri borcu tebliğ edildiği, kurum raporlarının getirtildiği, tanıkların dinlendiği anlaşılmaktadır
Somut olayda; Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen raporların içeriği, tanıklarının beyanları birlikte değerlendirildiğinde, muvazaalı boşanmaya ilişkin yersiz aylıklar için başlatılan icra takiplerinin devamına ilişkin kurulan hüküm doğru olup, SGK denetmen raporunun aksinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle yerel mahkemece verilen “ kabul” kararı ve asıl davanın reddine ilişkin kısmı isabetli olmakla birlikte, davacının yersiz tedavi gideri ve faizinden sorumlu tutulamayacağından bahisle davanın kabulüne ilişkin kısmı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetsiz olmuştur.Şöyle ki:19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen “Yersiz yapılan sağlık giderlerinin terkini” başlıklı Geçici 45. maddede:“Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/01/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün gerekçesinde ise, 5510 sayılı Kanuna göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.Yani maddenin metnine göre; kişinin genel sağlık sigortası kapsamında herhangi bir statüye göre sağlık yardımı alıyor olması, sağlık yardımı yapılmasını sağlayan sigortalılık statüsünün geçersiz sayılması halinde ; başka bir geçerli sigortalılık statüsü varsa veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giriyorsa yine yersiz sağlık gideri tahsil edilmez. Bu iki hal de yoksa geçersiz sigortalılık statüsüne dayalı yapılan sağlık gideri yersizdir ve Kurumca tahsili gerekir. Geçici 45. madde, gerekçesinde de belirtildiği üzere bütün vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınması çalışmalarının yapıldığı 2008-2010-2012 sürecindeki geçiş döneminin sıkıntılarını gidermek amacıyla çıkarılmıştır. Davacının iptal edilen hizmetinin fiili çalışma olgusuna dayanmadığı göz önüne alındığında, MK md. 2’deki “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne aykırı şekilde Kurumun sağlık giderlerini isteyemeyeceği tespiti isabetsiz olmuştur.Nitekim Kurum da 6385 sayılı yasayla getirilen düzenlemelerin uygulanmasına ilişkin çıkarmış olduğu 08/04/2013 tarih ve 2013/20 sayılı genelgede; “ Ancak, sahte olduğu Kurumca yada mahkeme tarafından tespit edilen sigortalı hizmetleri veya bu hizmetlere göre gelir/aylık bağlananlardan aylıkları iptal edilen genel sağlık sigortalıları ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurumca tespit edilen yersiz sağlık giderleri 6385 sayılı Kanunun geçici 45 inci maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasına yer vererek dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil edecek terkin işlemlerini himaye etmeyeceğini ortaya koymuştur.Geçici 45.madde, 31.01.2012 tarihi öncesindeki tüm yersiz sağlık giderlerini affeden, bir madde değildir. Sahte sigortalılık ve buna dayalı olarak haksız sağlık yardımı alan kişilerin bu hükümden yararlanması mümkün olmamalıdır.Anılan genelgede Geçici 45. maddede yer alan “ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez”ibaresini ve uygulamasını şöyle izah edilmiştir: “Söz konusu borçlara ilişkin sigortalılarca dava açılmış ise bu kişilerin de açtıkları davalardan vazgeçmeleri halinde bu kimselere ait borçlar da istenmeyecektir. Bu kimseler tarafından Kurum aleyhine açmış oldukları davalardan vazgeçtiklerini başvurdukları mahkemeden alacakları “feragat nedeniyle davanın reddine” dair kararın dilekçe ekinde Kuruma verilmesi gerekmektedir.” Mahkemece maddenin bu şartına hiç değinilmemiştir.5510 sayılı Kanunun 60. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanacak olanlar sayılmıştır. (g) bendinde ise, “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar” genel sağlık sigortalısı sayılmıştır. (g) bendinin lafzından tüm vatandaşların re’sen sağlık sigortası kapsamına alındığı izlenimi anlaşılmakta ise de durum böyle değildir. Kişinin kapsama alınması, sağlık hizmeti alabildiği anlamına gelmemektedir. Genel sağlık sigortalısı olmanın koşulları vardır. Bu koşullar 5510sayılı Kanun 67. maddede sayılmıştır.
5510 sayılı Kanunun sağlık hizmetlerinden yararlanma şartlarını düzenleyen 67. maddesine göre; “18 yaşını doldurmamış olan kişiler, tıbben başkasının bakımına muhtaç olan kişiler, trafik kazası halleri, acil haller, iş kazası ile meslek hastalığı halleri, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar, 63 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sağlanan sağlık hizmetleri, 75 inci maddede sayılan afet ve savaş ile grev ve lokavt hali hariç olmak üzere sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmek için;
a) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentleri hariç diğer bentleri gereği genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısının olması,
b) 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (2) numaralı alt bendi ile (g) bendine tabi olan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yukarıdaki bentte sayılan şartla birlikte, sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirilerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması, gerekmektedir....”Yani 01.01.2012 tarihi sonrası dönemde, tüm vatandaşlar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Ancak 67. maddeye göre sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısı olması ve 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması gerekir. (g) bendi kapsamında olanlar ise 5510 SK 60/1-c, 1 nolu alt bendi gereği gelir testi uygulaması ile belirlenecek primin ödenmesi halinde sağlık yardımlarından yararlanma imkânı getirilmiştir. 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı sayılabilmek ve sigortalılığın başlangıcı için bildirim ve tescil gereklidir. Kanunun 61. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanmak için bir kısım grupların bildirimine gerek kalmadan kendiliğinden tescil edileceği, bir kısmının tescili için ise bir ay içinde başvuru şartı getirilmiştir. Tescili yapılanların ise gelirlerine göre belirlenen oranlara göre genel sağlık sigortası primi ödemeleri gerekmektedir.
Gelir testi işlemi, kişinin çeşitli göstergeler ışığında mevcut gelirinin belirlenmesidir.
Herhangi bir kapsamda genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamında sağlık yardımlarından yararlanma hakkı bulunmayan kişiler 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilmekte olup, anılan kapsamda tescil edilen bu kişilerin tescil tarihinden itibaren yerleşim yerlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına müracaat ederek gelir testi yaptırmaları gerekmektedir. Gelir tespitinde aynı hanedeki aile esas alınmaktadır. Kanun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrası (g) bendi kapsamında tescil edilen kişilerin gelir testi müracaat bildiriminin kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına başvurmaları gerekmektedir. Söz konusu bir aylık süre içerisinde gelir testine başvurmayanların tescil başlangıç tarihinden itibaren aile içindeki gelirinin kişi başına düşen aylık tutarı olarak, Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen aylık prime esas kazancın (asgari ücretin) iki katı esas alınarak primlerin tahakkuk ettirilmesi öngörülmüştür.
5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı ve her durumda sağlık hizmeti alabileceği kanısı hatalıdır. Koşulları taşımayan kişi sağlık hizmeti alamaz. Koşulları Kurum sağlayabilirdi mantığıyla (davacının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarının Kurum tarafından tahsilinin mümkün olması) Kurum’un yersiz tedavi giderlerini tahsil imkanının engellenmesi hem sosyal güvenlik sistemini aksatacak bir durum olup hem de yasa koyucunun amacını aşar mahiyettedir.
Öte yandan taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı konusudur.İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez.Bu kapsamda, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı KALDIRILMASINA, ilk derece Mahkemesi kararının davalı Kurum ve davacı yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.G) SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde ..."e iadesine, 05/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.