
Esas No: 2021/4421
Karar No: 2022/6769
Karar Tarihi: 07.09.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/4421 Esas 2022/6769 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/4421 E. , 2022/6769 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Uygulama Kadastrosuna İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemenin vermiş olduğu önceki karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, bozma ilamında özetle “Yol hakkında açılacak davalarda yolun bulunduğu köy veya Belediye ile Hazinenin davada taraf olmasının zorunlu olduğu, davalı ... Belediyesinin davada taraf ehliyetinin olmadığından söz edilemeyeceği, Kadastro Müdürlüğünün taraf ehliyetine gelince, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Kadastro Müdürlüğü değil Hazine olduğunun anlaşıldığı, davacının, Hazine yerine Kadastro Müdürlüğünü hasım göstermesi şeklindeki yanılgısının, temsilcide hata niteliğinde olduğu, temsilcide hata halinde, davanın husumetten reddedilmeyip doğru hasma dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanabileceği, davanın tespit maliki Hazineye de yöneltilerek taraf teşkilindeki eksikliğin tamamlanması için davacı yana olanak verilmesi gerektiği, diğer taraftan, ilgili hükümleri 30 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca, büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırları haline dönüştürüldüğünden, ... Büyükşehir Belediye Başkanlığının da davaya dahil edilmesi gerektiği, Mahkemece dava usulden reddedilmiş ise de yargılama sırasında esasa dair bir kısım araştırmanın yapıldığı ancak, esasa ilişkin bu araştırmanın da yöntemine uygun bulunmadığı, bozmanın kapsamında olmamakla birlikte usul ekonomisi çerçevesinde yargılamanın doğru ve süratle sonuçlandırılabilmesi açısından esasa ilişkin araştırmanın nasıl yapılması gerektiğine de değinilmesine gerek görüldüğü, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesi amacıyla ilk kez 23.06.1983 tarihli ve 2859 sayılı Kanun uyarınca yenileme çalışmalarının (yenileme kadastrosunun) yapıldığı, bu yasa ihtiyaca cevap vermeyince, 22.02.2005 tarih ve 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi ile bu madde uyarınca çıkarılan ve 29.11.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik" hükümlerine göre çalışmalar (uygulama kadastrosu) yapılmaya başlandığı, uygulama (yenileme) kadastrosunun amacının, tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim (tersimat) ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek olduğu, uygulama kadastrosunun, 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinin istisnası olmadığı gibi, mülkiyet ihtilaflarının idari işlemle ortadan kaldırılması gibi bir amaca da sahip olmadığı, bu nedenlerle, uygulama kadastrosu sırasında mülkiyet ihtilaflarının gündeme getirilemeyeceği ve değerlendirmeye alınamayacağı, kazanılmış hakların korunması ve mülkiyet hakkının zedelenmemesi için uygulama kadastrosunun amacına ve yöntemine uygun şekilde yapılmasının zorunlu olduğu, uygulama kadastrosu yapılırken öncelikle zeminde bulunan ve tesis kadastrosu tarihinde mevcut olan sabit nokta ve sınırlardan, aynı döneme ya da yöreye ait farklı amaçlarla üretilmiş haritalar ile benzeri verilerden yararlanılarak yapılan teknik çalışmalarla, tesis kadastrosuna ait pafta haritaları ortofoto üzerine işlenmekte; haritanın zemine uygun olmaması halinde farklılıkların nerelerden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı tespit edilip varsa hatalar yöntemine uygun şekilde giderilmekte, düzenlenen ada raporu ile yapılan teknik çalışmalar ve gerekçeleri açıklanmakta; bundan sonra yukarıda sözü edilen yönetmelikte açıklanan ilkeler çerçevesinde taşınmazların bütün sınırları tek tek değerlendirmeye tabi tutularak ilk tesis kadastrosu sırasındaki gerçek fiili duruma ulaşılmaya çalışılarak, uygulama tutanağı düzenlenmekte ve uygulama kadastrosu haritaları üretilmekte olduğu, işte, uygulama kadastrosuna itiraz davalarının, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalar olduğu, bu nedenle mahkemelerce, uygulama faaliyetine eş değer ve amaca uygun bir araştırma yapılmasının zorunlu olduğu, Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, denetime veri teşkil etmek üzere, tesis kadastrosunun yapıldığı tarihe en yakın tarihli ... fotoğrafları, temin edilebilen en eski ve güncel ortofoto ve uydu fotoğrafları, tesis kadastrosuna ait pafta haritası, varsa bu haritada değişiklik yapan ifraz haritaları, mahkeme ilamları ve eki olan haritalar, varsa uygulama kadastrosu sırasında yararlanıldığı anlaşılan diğer haritalar, çekişmeli taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu ve uygulama kadastrolarına ait ölçü çizelgesi, hesap cetveli ve ölçü krokileri gibi bilgi ve belgelerin toplanması gerektiği, bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, harita ya da jeodezi mühendisi fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılması gerektiği, keşif sırasında çekişmeli taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı, bitki örtüsü, zeminde mevcut ağaçların yaşı gibi hususlar ile zeminin jeolojik yapısının değerlendirilmesine ihtiyaç duyulan hallerde uzman ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişi de keşif heyetine dahil edilmesi gerektiği, yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan tesis kadastrosu sırasında da zeminde mevcut olan sabit sınır ya da yapılar bulunup bulunmadığı sorularak varsa yerleri fen bilirkişisine işaretlettirilmeli, fotoğrafları çekilmeli, taraflar keşif sırasında hazır bulunmakta ise zeminde ortak sınır üzerinde uzlaşıp uzlaşmadıkları tespit edilip gerektiğinde imzaları ile beyanları tevsik edilmeli, uzlaşılan sınırlar ile iddia edilen sınırlar fen bilirkişisi tarafından haritasında işaretlenmeli, keşif sırasında hazır edilmeleri halinde ziraat bilirkişisi ile jeoloji mühendisi bilirkişisinden, taşınmazlar arasında değişmeyen doğal ya da yapay sınırlar bulunup bulunmadığı, sınırlarda mevcut ağaçların yaşları gibi hususlarda bilgi alınmalı, fen bilirkişisinden denetime veri teşkil etmek üzere dosya içine getirtilen bilgi ve belgeler ile bilirkişi ve tanık anlatımlarından yararlanarak uygulama kadastrosunu denetlemesinin istenmesi gerektiği, fen bilirkişisinden, tesis kadastrosunun, paftaların üretim yılı, üretim tekniği, altlığı ve ölçeği gibi hususları da açıklar tarzda hangi yöntem ve tekniklerle yapıldığı, uygulanan yöntemlerin hata paylarının ne olduğu, üretilen haritaların zeminle uyumsuz bulunması halinde farklılığın nereden ve hangi sebeplerden kaynaklandığı, sırasıyla tersimat hatası, hesap hatası, ölçü hatası ve sınırlandırma hatası bulunup bulunmadığı, uygulama kadastrosu sonucu tespit edilen yeni sınırların niteliğinin ne olduğu ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediği, uygulama kadastrosunda hata yapılmış ise doğru sınır ve haritanın nasıl olması gerektiği gibi hususlarda ve "ada raporu" ile "uygulama tutanağı ve haritasını" irdeler şekilde, teknik ve bilimsel verilere dayalı, gerekçelendirilmiş, denetlenebilir ve ayrıntılı rapor ve haritalar alınması gerektiği,raporun denetime elverişli olması için fen bilirkişisinden, düzenleyeceği haritalardan iki tanesinde ... fotoğrafı üzerinde, iki tanesinde ise ortofoto (yoksa uydu fotoğrafı) üzerinde ilk tesis kadastrosu paftası ve uygulama kadastrosu paftasını çakıştırması istenmesi; çakıştırmaların birer tanesinin ada bazında değerlendirme yapmaya elverişli geniş ölçekli olması, diğerinin ise çekişmeli taşınmaz ve çevresini gösterir şekilde daha dar ölçekli olması istenmesi gerektiği, fen bilirkişi haritasında, uygulama kadastrosunda yanlışlık varsa, infazı kabil bir hükme esas olmak üzere doğru sınırların nasıl olması gerektiği de gösterilmesi gerektiği belirtilerek, açıklanan yönteme uygun inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, değerlendirme yapılırken uygulama kadastrosunun amacının mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mülkiyet uyuşmazlıklarının uygulama kadastrosuna ilişkin davalarda tartışma konusu yapılamayacağı hususlarının göz önünde bulundurulması,” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne, çekişmeli 28335 ada 134 ( eski 48) parsel sayılı taşınmazın 08.11.2010 tarihli uygulama tespitinin iptali ile taşınmaza harita mühendisi bilirkişinin 17.01.2020 tarihli bilirkişi raporunda krokide A harfi ile gösterilen 1958, 80 m2'lik kısmın eklenerek dava konusu 28335 ada 134 parselin yüz ölçümünün 11.076,11 m2 olarak tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili ve Kepez Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacıya ait eski ... Köyü 48 numaralı parselde 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosunda taşınmaza 28335 ada 134 parsel numarası verildiği, keşif anında yapılan gözlemde taşınmazın etrafının tel örgü ile çevrili olup, batısında ve güneyinde fiili olarak yol bulunduğu, fen bilirkişi raporunda da irdelendiği üzere taşınmazın kalanında ... kaydı olarak bulunan 09.08.1940 tarih 17 sıra nolu tapu kaydında batı hududunun "büyük harım" olarak okunduğu, batı sınır komşusu olan 46 nolu parselin geldisi olan 24.02.1955 tarih 90 sıra nolu tapu kaydında doğu hududun "büyük harım" olarak okunduğu, komşu 47 nolu parsel geldisi olan 09.11.1951 tarih 29 sıra nolu tapu kaydının doğusunun "büyük harım" olarak okunduğu, dava konusu taşınmazın 1956 ve 1963 tarihli ... fotoğraflarında batı sınırında yol izinin görülmediği, komşu parsele bitişik vaziyette olduğu, dava konusu ve komşu parsellerin ... tapu kayıtlarının hudut anlamında birbirlerini okuması ve hudutlarda yol ifadesine rastlanmadığı, tesis kadastro paftasında itirazlı hudutta yol olmaması, taşınmazın komşu parsele bitişik olması, ... fotoğraflarında da yol izine rastlanılmaması nedeniyle, 3402 sayılı kadastro kanunu 22/a madde uygulamasının dava konusu parsel yönünden hatalı olarak yapıldığının kanaatine varıldığı, bu kapsamdaki fen bilirkişi raporunun hükme elverişli nitelikte ve bilimsel niteliği haiz olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dosya arasında bulunun Kepez Belediye Başkanlığının yazı cevaplarında, dava konusu taşınmazı içine alan ilk imar uygulamasının 2012 yılında yapıldığı, itiraz üzerine bu uygulamanın iptal edildiği, taşınmazın en son 2018 yılında yapılan ve tapu sicilinde tescilli bulunan imar uygulaması kapsamında kaldığı ve kamulaştırma yapılmadığı bildirilmiş olup, dava konusu eski 48 yeni 28335 ada 134 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kaydından, 15.100,00 metrekare yüzölçümündeyken 12.08.1996 tarihli imar uygulaması ile yapılan kesintiler neticesinde 10.882,00 metrekare olarak tapuya tescil edildiği anlaşıldığı halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususa hiç değinilmediği görülmektedir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, amacına ve yöntemine uygun bir araştırma yapılabilmesi için öncelikle, Kepez Belediye Başkanlığından gönderilen yazı cevabı içeriği ile tedavüllü tapu kaydında belirtilen imar uygulamasına ilişkin beyanlar arasındaki çelişki giderilmeli, çekişmeli taşınmazı kapsayan imar uygulamasına ilişkin tüm plan, harita ve ilgili diğer bilgi ve belgeler getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra, harita mühendisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi sıfatına sahip bilirkişilerin de dahil olduğu, üç kişilik uzman bilirkişi kurulu eliyle bozma ilamında belirtildiği şekilde inceleme ve araştırma yapılarak ve özellikle 1996 tarihli imar uygulaması ve en son tarihli imar uygulaması ile ilk tesis kadastrosu ve yenileme kadastrosuna ait harita ve paftaların çakıştırılması suretiyle denetime elverişli rapor alınmalı ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, davacının taşınmazının 10.882,00 metrekare olarak tescil edilmesini talep ettiği ve 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi uyarınca mahkemenin taleple bağlı olup talepten fazlasına hükmedemeyeceği de gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle hüküm kurulması isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Başkanlığına iadesine, 07.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.