14. Hukuk Dairesi 2013/7952 E. , 2013/9453 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.07.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, 1046, 1047 ve 1048 parsel sayılı taşınmazlar yararına, davalılara ait 1044 ve 1045 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar ve davalı ... temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacıların temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır, Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak
hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu kaydının beyanlar hanesine şerhi de gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu tür davalarda, taşınmaz leh ve aleyhine geçit kurulması gerekir.
Somut olaya gelince; davacıların maliki olduğu 1046, 1047 ve 1048 parsel sayılı taşınmazların genel yola çıkışının bulunmadığı, mutlak geçit ihtiyacı içinde oldukları sabittir. Aleyhine geçit kurulan 1044 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümü 358 m2 olup doğudaki komşu 4012 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümünden daha küçüktür. Mahkemece, 1046, 1047 ve 1048 parsel sayılı taşınmazlar yararına, komşu 4012 parsel sayılı taşınmaz üzerinden
geçit hakkı kurulup kurulamayacağı konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu sebeple geçit hakkı tesisi davalarındaki fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi de gözetilerek, öncelikle 1047 ve 1046 parsel sayılı taşınmalar üzerinde akdi irtifak kurulduktan sonra komşu 4012 parsel sayılı taşınmaz üzerinden kuzeydeki genel yola ulaşacak şekilde geçit kurulup kurulamayacağı araştırılmalı mümkün ise belirtilen yerden, mümkün olmadığı takdirde bilirkişi tarafından belirlenen tüm alternatifler değerlendirilerek Dairemizin yukarıdaki ilkeleri doğrultusunda en uygun yerden geçit tesisine karar verilmelidir.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de kesintisizlik ilkesi göz ardı edilerek davacılara ait taşınmazlar lehine kuzeyde ki genel yola bağlantı kurulacak şekilde geçit tesis edilirken davalı ..."a ait 1045 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1). bentte açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının reddine, (2). bentte açıklanan nedenlerle davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 20.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.