3. Hukuk Dairesi 2019/5201 E. , 2020/31 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; elektrik abonesi olduğu davalı şirketin ilgili mevzuata aykırı olarak kayıp-kaçak, sayaç okuma bedeli, dağıtım bedeli, PSH bedeli, iletim bedeli adı altında fazladan ücret tahsil ettiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, 2.927,04 TL’nın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 11/11/2015 tarihli ve 2014/22090 E. 2015/17695 K. sayılı ilamıyla; "Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 4077 sayılı Yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak sözkonusu olmaz.
Somut uyuşmazlıkta; aboneliğin ... Bölge İlköğretim Okulu adına olduğu ve abone grubu nazara alındığında; taraflar arasında 4077 Sayılı yasa kapsamında varolan bir hukuki ilişkinin varlığından sözedilemez .Bu itibarla, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken; Tüketici Mahkemesi sıfatıyla somut olaya ilişkin hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama neticesinde verilen davanın kabulü kararı ise Dairemizin 05.06.2017 tarihli ve 2016/16539 E. 2017/9064 K. sayılı ilamıyla; karar tarihinden sonra yürürlüğe giren ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak halen devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümler içeren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 17 nci, geçici 19 uncu ve 20 nci maddelerinin somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi için bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vd. bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemizin 05.06.2017 tarihli bozma ilamında belirtilen yasa değişikliği değerlendirilerek karar tesis edilmiştir.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK"nun 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbiti ve o tarafın yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (1) ve (3) nolu bentlerinin çıkartılarak yerlerine sırasıyla;
“1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,”,
“3- Davacı tarafından karşılanan 634.75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” bendlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.