4. Hukuk Dairesi 2018/5249 E. , 2019/1932 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ...... AŞ ve diğerleri aleyhine 27/01/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yayın yolu ile kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; da......ın kabulüne dair verilen 17/09/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; basın ve yayın yolu ile kişilik haklarının ihlali nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece da......ın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; olay tarihinde müvekkilinin...... Müdürü olarak görev yaptığını, ...... Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı gereğince terör örgütü faaliyetleri kapsamında ......"te şubesi bulunan şüpheli ...... arama ve el koyma işlemlerinin yapıldığını, bu durum karşısında davalı gazete tarafından müvekkili hakkında gerçeğe aykırı haberler yapıldığını, müvekkilinin bu olaydan sonra görevden alındığının yazıldığını, halkın yanlış yönlendirildiğini belirterek kişilik haklarına saldırı nedeni ile oluşan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur
Davalılar vekilleri; da......ın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yayında davacının itibarına zarar verildiği, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, haberlerin kamuoyunu aydınlatma amacını aşar vaziyette davacıyı hedef aldığı gerekçesiyle da......ın kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın "Temel Hak ve Özgürlükler" bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddelerinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yazı dizisi bir bütün olarak değerlendiriliğinde; yayının basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde kamu yararı gözetilerek yapılmış olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, da......ın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 02/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.