Esas No: 2011/50942
Karar No: 2014/1318
Karar Tarihi: 22.01.2014
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2011/50942 Esas 2014/1318 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 9. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2011
NUMARASI : 2010/277-2011/1131
DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı şirkete ait restoran işyerinin daha önce "Adem Doruk" adı altında işletilmekte iken, 10.07.2005 tarihinde garson olarak çalışmaya başladığını, davalı şirketin işletmeyi devralmasından itibaren kesintisiz olarak önce garson, daha sonra da şef garson olarak 24.02.2008 tarihine kadar çalıştığını, aylık net ücretinin 830,00 TL olduğunu, günlük ortalama 50,00 TL de bahşiş aldığını, 3 öğün yemeğin işveren tarafından karşılandığını, servis bulunmadığını, ancak işveren tarafından akşamları evine bırakıldığını, fesihten sonra tazminatlarına mahsuben kısmi ödeme yapıldığını, bakiye alacaklarının ödeneceği güvencesiyle bir kısım belgeler imzalatıldığını ancak ödeme yapılmadığını, 10.07.2005 –17.08.2005 tarihleri arası SGK primlerinin yatırılmadığını, kış aylarında 09.30-24.00, yaz aylarında ise 09.30-01.30 saatleri arasında çalıştığını, Nisan-Ekim ayları arası Pazar günleri brunch sebebiyle 07.00-24.00 saatleri arasında, dini bayramlarda 1 gün izin kullanıp, ayrıca Ramazan ayları boyunca hafta tatillerinde de çalıştığını, bir kısım izinlerinin kullandırıldığını, ancak halen yıllık izin alacağı bulunduğunu iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli yıllık izin, genel tatil, hafta tatili ve fazla mesai ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı şirkette 26.10.2005-09.02.2008 tarihleri arasında asgari ücret + bahşişle garson olarak çalıştığını, kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer tüm alacakları ödenmek suretiyle anlaşmalı olarak işten ayrıldığını, davacıya toplam 3.000,00 TL ödeme yapıldığını, 2.106,35 TL"sinin kısmı çek olarak, kalan 894,00 TL"nin de elden nakit olarak 14.02.2008 tarihinde ödendiğini, davacının bütün hak ve alacaklarını alarak 24.02.2008 tarihinde işyerini ibra ettiğini, davacının Adem Doruk"a ait işyerinde 17.08.2005-21.09.2005 tarihleri arasında çalıştığını, bu işyerinden ayrıldıktan sonra, davalı şirket işyerinde çalışmaya başladığını, işyerlerinin ayrı olduğunu, şeflik sisteminin bulunmadığını, işyerinde 2 grup halinde, 1. grubun 09.30-20.30, 2. grubun 11.30-22.30 saatleri arasında çalıştığını, 1 saat yemek molası verildiğini, 15.30-17.30 saatleri arasında
yemek servisi olmadığı için 2 saat ara dinlenme olduğunu, çalışanların saat 17.30"da işyerine dönmek şartıyla bu arada serbest olduklarını, 15"er dakikalık 2 ara dinlenme verildiğini, işyerinde brunchun Mayıs-Ağustos aylarında sadece Pazar günleri 10.30-12.00 saatleri arasında yapıldığını, çalışanlara hafta içi izin verildiğini, ulusal bayramlarda da vardiyalı olarak çalışılıp, davacının asgari ücretle çalışıp, bahşiş geliri elde ettiğini, işyerine kendi aracı ile gelip gittiğini ve işyerinde 1 öğün yemek verildiğini savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, 24.02.2008 tarihli ibranamede alacak kalemleri için bir miktar belirtilmediği, imzaya karşı açık bir itiraz ileri sürülmediği, kıdem ve ihbar tazminatı bordrolarına göre tazminat alacakları için 2.106,35 TL ödeme yapıldığı, 894,00 TL"lik ödemenin ise ibranameden önce 14.02.2008 tarihinde yapıldığı, bu ödemenin hangi alacak kalemi için ve ne miktarda yapıldığının ise açık ve net bir şekilde belirtilmediğinin anlaşıldığı, ibranamenin 24.02.2008 tarihinde verildiği, davanın ise 22.03.2010 tarihinde açıldığı, Borçlar Kanunu"nun 31. maddesindeki 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu, bu nedenle iddiaların geçerliliğinin bulunmadığı, davacının fazla mesai alacağı, hafta tatili alacağı ile UBGT alacağı ücretleri yönünden davalı işvereni ibra ettiği, bu alacak kalemleri yönünden ibranamenin geçerli ve hukuki sonuç doğurucu nitelikte olduğu gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar süresi içersinde taraflarca temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.
I. Normatif Dayanak
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84–86 maddeleridir. Borçlar Kanununun 84 üncü maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş; 85 inci maddesinde “birden fazla borcu bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş, 86 ncı maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.
II. Genel Hükümler Yönünden Değerlendirme
Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen hükümleri öncelikle muacceliyet ve temerrüt kavramlarının açıklanmasını gerektirmektedir.
Muacceliyet, alacaklının borçludan borçlanılan edimi talep ve dava edebilme yetkisidir. Borç muaccel olmadan borçlu temerrüdü söz konusu olmaz.
Temerrüt, en kısa tanımıyla, alacaklı tarafından talep edilebilir (muaccel) hale gelmiş bir borcun ifasındaki gecikmedir. Kural olarak, bu tür (muaccel) bir borcun borçlusu,
alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK. m. 101/1). Başka bir ifadeyle, temerrütten söz edilebilmesi için, öncelikle muaccel bir borcun ve alacaklının o borca yönelik ihtarının bulunması gerekir. Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır: Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (BK. m.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal ya da durumundan bu sonuca varılabildiği (BK. m.107/1) durumlarda, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Tek bir borç ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, borçlu para borcunun faiz ve masraflarını ödemede temerrüde düşmemişse yaptığı kısmi ödemeyi anapara borcuna mahsup etme hakkına sahiptir. Ancak, para borcunun bir kısmı için kefalet, rehin veya benzeri bir teminat verilmişse, yapılan kısmi ödemenin teminatlı olan borca mahsubu istenemez. Bu durumda, kısmi ödemenin teminatsız olan ya da teminatı daha az olan borca mahsubu gerekir. Borçlu, faiz ve masrafları ödemede temerrüde düşmüşse yaptığı kısmi ödeme öncelikle gecikmiş faiz ve masraf borçlarına mahsup edilecektir. Hukuk Genel Kurulunun 27.9.2000 tarih ve 2000/12-1148 esas, 2000/1193 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi gereğince, ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Gecikme ve alacaklının iradesini açıklaması halinde, ödenen kısmın öncelikle faizden düşülmesi gerekir. İcra takibi, ödemeye ihtirazi kayıt konulması irade açıklamasıdır.
Birden fazla borcu bulunan borçlunun yaptığı ödeme, ifa zamanında beyan ettiği borca mahsup edilir. Borçlu, ödeme sırasında, yapılan ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu beyan etmemiş veya alacaklının makbuzda belirttiği borca derhal itirazda bulunmamışsa makbuzda belirtilen borca mahsup edilmelidir.
Birden fazla para borcunun bulunduğu bir borç ilişkisinde, borçlunun, yapılan kısmi ödemenin hangi borç için mahsup edildiğini belirtmemesi, alacaklının da ödemenin hangi borca ilişkin olduğunu makbuzda göstermemesi durumunda, kısmi ödemenin hangi borca mahsup edileceği sorunu Borçlar Kanununun 86 ncı maddesine göre çözümlenmelidir. Bu gibi durumlarda, kısmi ödeme öncelikle muaccel olan borç için yapılmış sayılır. Ödeme zamanında birden fazla borç muaccel hale gelmişse, ödeme ilk takibe konulan borca mahsup edilir. Muaccel olan borçlardan hiçbiri takibe verilmemişse kısmi ödeme ifa zamanı önce gelen borca mahsup edilmiş sayılır. Borçların ifa zamanları (vadeleri) aynı günde gelmişse yapılan kısmi ödeme borçların miktarlarıyla orantılı olarak mahsup edilir. Borçlardan hiçbirinin ifa zamanı gelmemişse, kısmi ödeme alacaklı için güvencesi en az olan borca mahsup edilmiş sayılır.
III. İşçi Alacakları Yönünden Değerlendirme
İş sözleşmesinden doğan para borçlarının kısmi ifasında, mahsubun ne şekilde yapılacağı ile ilgili 4857 sayılı İş Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Kanununun yukarıda belirtilen genel hükümleri kapsamında sorun çözümlenmektedir. İşçinin işverenden bir alacağının, örneğin sadece kıdem tazminatı alacağının bulunduğu durumlarda, kısmi ödeme nedeniyle mahsup işlemi Borçlar Kanununun 84 üncü maddesi çerçevesinde yapılacaktır. Dairemiz uygulamasına göre, temerrüde düşmüş olan işverenin yaptığı kısmi ödeme işçinin bu hususta beyanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilmelidir.
Borcun taksitle ödenmesi konusunda yapılan anlaşma aksi öngörülmemişse, kural olarak, işçinin faiz talebinden vazgeçtiğini kapsar. Ancak, bu sonuç işverenin taksit anlaşmasına uygun hareket etmesine bağlıdır. İşverenin taksitlerden birini zamanında ödememesi halinde, işçinin faizle ilgili feragati geçersiz hale gelir ve sadece ödenmeyen taksit için değil, tüm alacak için faiz talep hakkı doğacaktır. Bu durumda ödenmiş olan önceki taksitlerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu gerekecektir. Kuşkusuz taksit sözleşmesinin işçinin serbest iradesi ile meydana gelmesi gerekir.
İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması halinde, yapılan kısmi ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise, mahsup işlemi Borçlar Kanununun 86 ncı maddesine göre yapılacaktır. İş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir (m.32/5). İş hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14 üncü maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret, çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120 nci maddesi uyarınca, işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise, tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir.
Buna göre örneğin, 5.000 TL ihbar tazminatı, 7.500 TL kıdem tazminatı, 2.500 TL ücret, 2.000 TL fazla mesai ve 500 TL yıllık izin ücreti alacağı olmak üzere takibe konu yapılmamış toplam 17.500 TL alacağı olan bir işçiye işveren tarafından yapılacak 15.000 TL lik bir kısmi ödeme, öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai alacağına ilişkin borçlarına mahsup edilmelidir. Kalan miktar ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti borcuna mahsup edilecektir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan, temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan borca yani kıdem tazminatına mahsup edilecektir. Kalan 3.000 TL lik ödemenin, ihbar ve izin ücreti borcuna mahsubu anılan borçların muacceliyet ve temerrüt tarihlerinin aynı olması nedeni ile miktarları ile orantılı olarak yapılacaktır. Kalan toplam borç 5.500 TL olup, ihbar tazminatının bu miktara oranı 5.000/5.500 = 10/11, izin ücretinin oranı 500/5.500 = 1/11 olmakla, 3.000 X 10/11 = 2.727 TL ihbar tazminatına, 3.000 X 1/11 = 273 TL izin alacağına mahsup edilecektir. Böylece işverenin 2.273 TL ihbar tazminatı, 227 TL izin ücreti olmak üzere toplam 2.500 TL borcu kalmış olacaktır.
Somut olayda, davacıya 3.000,00 TL ödeme yapıldığı davacının kabulünde olup, işverence yapılan kıdem ve ihbar tazminatlarının da miktarları bellidir. Bu amaçla yapılan ödemeler dışında, fesih öncesi yapılan 894,00 TL"lik ödemenin hangi alacağa ilişkin yapıldığının davacıya açıklattırılarak, mahsubunun gerekip gerekmediğinin düşünülmemesi hatalıdır.
3- Reddedilen miktar üzerinden davalı taraf lehine eksik vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.