3. Hukuk Dairesi 2021/425 E. , 2021/4904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde karşılıklı olarak görülen adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile alacak davalarında verilen hüküm hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı/karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı/karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile Samsun ....Noterliğinin 22/11/2012 tarih ve ... yevmiye numaralı "adi ortaklık sözleşmesi" ile Optiway Optik isimli işyerini açtıklarını, %24.5 hisse ile bu işyerinin ortağı ve mesul müdürü olduğunu, zaman içerisinde işletmenin kar etmemeye başladığını, işletme giderleri için 85.000 TL civarında şahsi olarak para ödediğini, ancak davalının 13/10/2014 tarihinde kilitlerini değiştirerek mağazaya girişini engellediğini, işletmenin tüm malvarlığın el koyduğunu, demirbaşları ve malları zaptettiğini, ortaklığın fiili olarak sona erdiğini, diploma kirası ve mesul müdür olması sebebiyle halen adi ortaklıktan 10.500 TL alacağı bulunduğunu ileri sürerek, adi ortaklığın feshi ile tasfiyesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.000 TL alacağın yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacının başvurusu üzerine İl Sağlık Müdürlüğünce mesul müdürlük görevine son verildiğini, işletmenin zarar ettiğinin doğru olduğunu, ancak ortaklığın açılışında olduğu gibi ödemelerin çoğunu babası Kadem Gül"ün karşıladığını, şirket çalışanı tarafından davacının kayıt dışı satışlar yaptığının söylenmesi üzerine rapor istenildiğini, davacının işletmeye gelmeyerek ortadan kaybolduğunu, daha fazla zarara uğramamak için işyerinin tamamen kapatıldığını, demirbaşların bir kısmının babası tarafından bedelsiz olarak verildiğini, bir kısmının de henüz borcu ödenmediğinden davacıya verilmesinin mümkün olmadığını savunarak ortaklığın tasfiye edilmesi talebinin kabulüne, diğer taleplerin reddini istemiştir.
Davalı karşı davasında; işletmenin açıldığı günden itibaren zarar ettiğinin resmi kayıtlardan anlaşıldığını, son stok sayımında 24.244,90 TL mal mevcudu olması gerekirken, 36.000 TL ürün kaldığını, nereden ve nasıl alındığı bilinmeyen ve çalışanlar tarafından tanınmayan malların bulunduğunun tespit edildiğini, karşı davalının işletmeyi zarar ettirdiğini, karlılık varsa gizlediğini, işletme adına çekilen kredilerin halen ödenmekte olduğunu, babasına ait şirketten mal alımı yapıldığını, ancak bir kısmının ödemesinin yapılmadığını, karşı davalının işyerini terkettikten sonra kendisine ulaşamayan alacaklılardan da sonradan haberdar olduklarını, karşı davalının adi ortaklığın içini boşalttığını, bunun fark edilmesi üzerine de işletmeden kaçarak kendisini mağdur göstermeye çalıştığını ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, 2.000 TL"nin karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, ortada tasfiyeye konu olabilecek bir değer bulunmadığı, var ise de kanıtlanmadığı, davalı/karşı davacının ortaklığa zarar verildiğine ilişkin iddianın da soyut iddiadan öte usulünce kanıtlanmadığı gerekçesiyle, asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı,davacı/karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacı/ karşı davalınn istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı/ karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 22/11/2012 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin imzalandığı, söz konusu sözleşme gereğince, taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu, davacının dava dilekçesinde, ortaklığın fiili olarak sona erdiğini, ortaklıktan beklenen fayda ve menfaatin ortadan kalktığını beyan etmesine ve davalının işyerinin tamamen kapatıldığını bildirmesine göre taraflar arasındaki adi ortaklığı sona erdirdiklerinin kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642. madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır. (TBK" nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623.maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece, ortaklık sözleşmesinde tasfiyenin Türk Borçlar Kanunu"nun 633 ile 645. Madde uyarınca yapılacağı belirtildiğinden, ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak re"sen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK"nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bütün bu açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince; taraflar arasında kurulan adi ortaklığın fiilen sona erdiği gözetilerek; uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı/karşı davalı yararına, BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 29/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.