Esas No: 2021/9013
Karar No: 2022/644
Karar Tarihi: 07.02.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/9013 Esas 2022/644 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/9013 E. , 2022/644 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Kasım 2012 tarihinden iş akdinin feshedildiği tarih olan 30/05/2016 tarihine kadar davalı şirkette mal satımı ve satın alma müdürü olarak çalıştığını, bu süre içinde davalıca ... girişinin yapılmadığını, primlerinin de ödenmediğini, şirket yetkilisinden sonra davalı şirkette tüm işlerden sorumlu ikinci kişi olduğunu, uzun süre davalı şirkette çalışmasına rağmen iş akdinin haksız şekilde 30/05/2016 tarihinde sonlandırıldığını, haksız fesih nedeniyle hak kazandığı tazminat ve diğer alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL kıdem tazminatı alacağı, 10.000 TL ihbar tazminatı alacağı, 40.000 TL ücret alacağı, 1.000 TL prim alacağı, 1.000 TL fazla mesai alacağı, 10.000 TL yıllık izin ücreti alacağı, 500 TL UGBT alacağı ve 500 TL AGİ alacağı olmak üzere toplam 73.000 TL'nin kıdem tazminatında akdin feshi tarihinden itibaren, diğer alacakların ise dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 13/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 116.873,01 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; davacı ile aralarında 26/12/2017 tarihli iş ortaklığı sözleşmesinin akdedildiğini, bu sözleşmede davacının kendi müşteri portföyündeki satışların karından %50 sini masraflar düştükten sonra hesabına işlemesi, davalı firmaya yapılan satışlardan elde edilen kardan masraflar çıktıktan sonra hesabına işlemesi, kar edilmiyorsa ya da davalı firmayı zarara uğratma, güvensizlik yaratma gibi durumlarda sözleşmenin feshedileceği, tespit edilen maliyet hesabının üzerindeki satışlarda %50 oranında taraflara ait olacağı ve masrafların taraflarca ortak olarak karşılanacağı hususunun düzenlendiğini, taraflar arasında hizmet akdi ve işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının davalı şirkete bir aidiyetinin olmadığını, taraflar arasındaki iş ortaklığı ilişkisinde de hizmet akdinin esaslı unsurlarından olan bağlılık unsurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İş Mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen karar, davalı tarafça istinaf edilmiş;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesinin 15/10/2020 tarih ve 2020/88 E. 2020/93 K. nolu kararı ile davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16/02/2021 tarih ve 2020/8783 E. 2021/4012 K. sayılı kararı ile, "...iş mahkemelerinin dava konusu uyuşmazlık bakımından görevli olmadığı, davanın genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekeceği, bu nedenle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek karar verilmesinin hatalı olduğu..." gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi olan iş mahkemesince, bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmiş ve bu görevsizlik kararı temyiz edilmeden 02/08/2021 tarihinde kesinleşmiştir.
Dava dosyasına gönderildiği mahkemece; taraflar arasındaki 26/12/2012 tarihli iş ortaklığı sözleşmesinin incelenmesinde, davacının sözleşmede öngörülen koşullar dahilinde yapılacak satışlar sonucu elde edilecek kazançtan belirlenen oranda pay aldığı ve bu şekilde ekonomik risk kendisine ait olacak şekilde çalıştığı, davacının davalıya bağımlı bir şekilde çalışmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilemeyeceği, davacının hizmet sözleşmesine dayalı olarak davalı şirkette çalışmadığı, davacının dava dilekçesinde talep ettiği alacak kalemlerinin ancak taraflar arasında İş Kanunu kapsamında bir ilişkinin bulunması veya taraflar arasında bir hizmet sözleşmesinin bulunması durumunda talep edilebilecek alacak kalemleri olduğu, bu nedenle davacının, arasında iş ilişkisi ve sözleşmesi bulunmayan davalıdan dava dilekçesinde belirttiği alacak kalemlerini talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının talep ettiği alacak kalemlerini davalıdan isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan TBK’nın 393/2. maddesinde "İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu itibarla mahkemece; davacının davalı şirket bünyesinde çalıştığı ve işten çıkarıldığı sabit olmakla, Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olan alacak kalemlerini davalı şirketten talep edebileceği dikkate alınarak inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.