21. Hukuk Dairesi 2011/5797 E. , 2013/960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Mahkemece verilen karar, davalı işveren vekilince süresinde temyiz edilmiş olup, bilahare davalı vekili temyiz talebinden feragat etmiş bulunduğundan davalı işveren vekilinin vaki temyiz talebinin feragat nedeniyle REDDİNE, karar verildi.
2-Davacının ve davalı Kurum ekilinin temyizine gelince;
Dava, davacının 1995 yılı Eylül ayı ile 16.07.2009 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen çalışmaların tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının 1.9.2003-16.07.2009 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde çalıştığının tesbitine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı işyerinin 30.07.1987 tarihinden itibaren faal olduğu, davacının davalı işyerinden ilk olarak 16.07.2009 tarihinden itibaren çalışmalarının Kuruma bildirildiği, uyuşmazlık konusu dönemde davacının başka işyerinden bildirilmiş çalışmasının olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği, Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesi olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının Kurum tarafından tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Yasanın kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun
yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenmeli, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı, tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288. maddesinde yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranmalı, bu sınırlar altında kalan ücret alma iddialarında ücret miktarları tanıklardan sorulmalı, 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin B ve D bentlerinde olduğu gibi ücretin sigortalı sayılmanın koşulu olan durumlarda ücret alma olgusunun var olup olmadığı özellikle saptanmalıdır. Bu davalarda işverenin kabulünün tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı gözönünde tutulmalıdır.
Somut olayda, davacının çalıştığı iddia edilen işyerinden tespiti istenilen Eylül/1995-16.7.2009 tarihleri arası dönem bordrolarının davalı Kurumdan istenmediği, bu nedenle dinlenen tanıkların bordro tanığı olup olmadıklarını denetlenemediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davanın nitelikçe kamu düzenine ilişkin olduğu göz önünde tutularak, öncelikle davacıya ait şahsi sicil dosyası ,davalı işverene ait iş yeri dosyası ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordroları davalı Kurumdan istenmeli, bordro tanıkları dinlenerek davacının çalışma iddiası denetlenmeli, dönem bordrolarının verilmemesi yada bordro tanıklarının ifadelerinin yeterli görülmemesi halinde davacının tespitini istediği tarihlerde çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerini Belediye, Emniyet veya Jandarma vasıtasıyla saptamak, saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin, başka bir anlatımla, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda kayıtları olan komşu işyeri sahiplerinin veya çalışanlarının bilgilerine başvurulmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya ve davalılardan...Ve...."ne iadesine 23/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.