Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3335
Karar No: 2022/517
Karar Tarihi: 27.01.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/3335 Esas 2022/517 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/3335 E.  ,  2022/517 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ



    Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 27/01/2022 tarihinde davacı vekilleri Av. ... ile Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalının 19/09/2000 başlangıç tarihli sözleşme uyarınca 7 nolu sergi salonunda kiracı olduğunu, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için icra takibi başlattıklarını, davalının yapılan takibe, salonların icra marifetiyle tahliye edilerek 3.kişiye teslim edildiğinden bahisle itiraz ettiğini, ne var ki bu itirazın yerinde olmadığını, davalı hakkında verilen tahliye kararının tam olarak infaz edilemediğini, salonların ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda dava dışı ... A.Ş.'ye teslim edildiğini, salonları teslim alan bu şirket ile davalı arasında ortaklık ilişkisi olduğunu ve bu şirketin salonları davalıya tebaan kullandığını, bu süreçte fuar organizasyonlarına devam edildiğini, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptaline, kiralananın tahliyesine ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
    Davalı; verilen tahliye kararı doğrultusunda davaya konu fuar salonlarının icra marifetiyle 24/12/2008 tarihinde davacıya teslim edildiğini, salonların 24/12/2008 tarihinden itibaren kullanımında olmaması nedeniyle kira parası istenemeyeceğini, salonların teslim edildiği ... A.Ş. ile arasında iddia edildiği gibi bir ilişki olmadığını, faaliyet alanlarının farklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece; davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 04/07/2013 tarihli ve 2013/7146 E. 2013/11530 K. sayılı kararıyla; "....Taraflar arasında akdi ilişkinin sonlandırılmasına yönelik irade birliği bulunmadığı gibi kiralananın tahliyesine yönelik verilip kesinleşen bir yargı kararından da söz etmek mümkün değildir. Önceden davalı hakkında verilen tahliye hükmü Dairemizce karar düzeltme aşamasında bozulmuş, bu doğrultuda davanın reddine dair verilen karar kesinleşmiştir. Henüz kesinleşmemiş mahkeme kararı sonucu kiralananın icra marifetiyle tahliye edilmiş olması taraflar arasındaki akdi ilişkinin ortadan kalktığı şeklinde yorumlanamaz. Bu yönüyle mahkemenin, tahliye hükmünün infazı ile birlikte kira ilişkisinin ortadan kalktığına yönelik gerekçesi yerinde değildir.(...) Salonların icra marifetiyle tahliye edilerek anahtarının davacıya teslim edildiği tarih olan 24/12/2008 ile alt kullanıcı olarak kabul edilen ... A.Ş.ye teslimin gerçekleştiği 16/01/2009 tarihleri arasındaki dönem hariç olmak üzere uyuşmazlığa konu diğer dönemlerde salonların fiili hakimiyetinin davalıda olduğunun kabulü ile davalının sorumluluğunda kalan dönemler için mahkemece alacağın sözleşme koşullarına göre hesaplanarak sonucuna göre karar verilmesi... " gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine dair verilen hüküm, davalı tarafın temyizi üzerine, Dairemizce verilen 07/05/2019 tarihli ve 2019/616 E. 2019/4171 K. sayılı kararla, hükmün tahliyeye ilişkin kısmı onandıktan sonra, kira bedellerine ilişkin olarak borçlu tarafından sunulan ödeme belgeleri üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
    Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; alınan 17/06/2020 tarihli ek bilirkişi raporu ile davalı tarafından dava tarihinden sonra 2.383.947,80 TL kısmi ödeme yapıldığı, ödeme sonrasında asıl alacak miktarının 585.675,76 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile temerrüt nedeniyle dava konusu yere/yerlere ilişkin sözleşmenin feshine, taşınmazların tahliyesine yönelik mahkeme hükmü Yargıtayca onandığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, takip dosyasına borçlu/davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin 2.969.623,56TL asıl alacak, 12.366,65TL işlemiş faiz üzerinden borçlu/davalı tarafından dava tarihinden sonra yapılan 2.383.947,80TL harici ödemenin mahsup edilmek suretiyle kalan miktar üzerinden devamına, harici ödeme düşüldükten sonra kalan 585.675,76TL asıl alacağın %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince davadan sonra yapılan ödemelerin asıl alacaktan mahsubu ile davanın kısmen kabulü, icra inkar tazminatı ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
    İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
    Yasal dayanağını İcra İflas Kanunu (İİK)'nun 67 nci maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile aynı Kanun'un 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
    Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır.
    Borçlunun dava açıldıktan sonra yaptığı ödemeler veya borcu kabul beyanı ise mahkemenin davayı devam ettirip davayı sonuçlandırmasına, takibe yapılan itirazda haksızlık durumuna göre inkâr tazminatına hükmetmesine engel teşkil etmez. Ancak verilecek kararda, sonradan yapılan ödemelerin tahsilde tekerrüre meydan verilmemesi kaydıyla infazda nazara alınması belirtilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09/12/2015 tarih ve 2014/19- 525 E. 2015/2839 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.).
    Buna göre mahkemece; davanın açıldığı tarihte davacı talebinde haklı olduğundan dava tarihinden sonra yapılan kısmi ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında değerlendirileceği gözetilmek suretiyle, davanın kabulü ile davalı tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında değerlendirilmesine, davacı lehine asıl alacağın tamamı üzerinden icra inkar tazminatına ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, davadan sonra yapılan kısmi ödemelerin takibe konu asıl alacaktan mahsubu ile davanın kısmen kabulüne, kabul edilen tutar üzerinden icra inkar tazminatı ile reddedilen tutar üzerinden davalı lehine vekalet ücretine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
    Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması HUMK’nın 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (1), (3), (4) ve (9) numaralı bentleri çıkartılarak yerlerine sırasıyla;
    "1-Davanın kabulüne,"
    "3- Bakırköy 5. İcra Müdürlüğünün 2009/19377 E.sayılı takip dosyasına borçlu/davalı tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin 2.969.623,56TL asıl alacak, 12.366,65TL işlemiş faiz üzerinden DEVAMINA, borçlu/davalı tarafından dava tarihinden sonra yapılan toplam 2.383.947,80 TL ödemenin infaz aşamasında nazara alınmasına,"
    "4- 2.969.623,56 TL asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,"
    "9- Davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına," bentlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi