13. Hukuk Dairesi 2015/38629 E. , 2018/3745 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, ... parselin 10.000 m²lik kısmının maliki olduğunu, bu taşınmazını meyve bahçesine dönüştürmek için davalıdan 2009 yılında 100 adet sertifikalı olduğu zannedilen kabaaşı cinsi kayısı fidanı satın alınarak taşınmazına diktiğini, davalının başka kişilere aslında sertifikası olmayan ve başka cinsten olan fidanları sattığını duyması nedeniyle kendi bahçesindeki fidanları kontrol ettirme gereği hissettiğini, fidanlar küçük olduğu için cinsinin uzman olmayan kişilerce tespitinin mümkün olmadığını, bu nedenle ... Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ederek tespit isteminde bulunduğunu, 2012/4 D.İş dosyasında yapılan keşif neticesinde aldırılan bilirkişi raporu sonuçlarına göre fidanların 92 tanesinin kaba aşı cinsinden olmadığının anlaşıldığını, buna göre 22.789,32 TL maddi zararının olduğunu, emeklerinin boşa gittiğini ve çevresinde de gülünç duruma düştüğünü belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 22.789,00 TL maddi tazminat ve olayın yarattığı üzüntü nedeniyle 2.211,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 25.000,00 TL maddi ve manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Davanın Kısmen Kabulü ile 6.118,97 TL maddi tazminat miktarının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair taleplerin reddine, Manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava, davalı firmadan aldığı fidanların 2009 yılında teslim edildiği, davacının fidanları dikip bahçe tesis ettiği ancak alınan ürün çeşidinin farklı olduğu aslında kabaaşı çeşidi kayısı olması gerekirken farklı çeşit kayısı olduğu gerekçesi ile uğradığı zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde 2012/4 D.İş tespit dosyasında aldırılan raporda fidanların 79 adedinin 3 yaşında olduğu, 21 adedinin ise 2 yaşında olduğu, 3 yaşında olan kayısı fidanlarından 8 adedinin kabaaşı cinsi kayısı, 24 adedinin Hacı Haliloğlu cinsi kayısı ve 47 adedinin çataloğlu cinsi kayısı olduğu belirtilmiş yine dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporu ve ek raporda da 4 yaşında olan kayısı fidanlarından 71 adedinin cinsinin kabaaşı cinsi olmadığı tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu konuda Tohumculuk Kanunu"nun kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Tohum ve türevlerinin üretim ve satışı, gerekli izinlerin alınmasının bu kanun kapsamında düzenlendiği de gözetildiğinde, kanunun bu süreçte yer alan gerçek ve tüzel kişiler için uygulanması gerekir. Üretilen fide de madde kapsamında ifade edilen tohum ve türevlerine ilişkindir. Yine, 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun 11.maddesinde” fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.
Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.” hükmünü içermektedir.
O halde, mahkemece, ilgili madde hükmü değerlendirilerek davacının satın aldığı fidanların özelliklerini anlayabileceği yılın belirlenmesi ve en geç fidanların çeşidinin anlaşılabileceği ilk meyve verme tarihinden itibaren 6 ay içinde ve herhalde zararın meydana gelmesi tarihinden itibaren iki yıl içinde eldeki davasını açması gerektiği anlaşılmaktadır. Yasa hükmünde bahsedilen süre, hak düşürücü nitelikte taraflar ileri sürmese bile resen nazara alınıp uygulanması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında davanın süresinde açılıp açılmadığı anlaşılmamakla bu konuda bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık rapor aldırılarak usulüne uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenlerine göre, davacının tüm ve davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının tüm ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 105,00 TL harcın istek halinde davacıya, 104,50 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.