Esas No: 2021/6907
Karar No: 2022/413
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/6907 Esas 2022/413 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/6907 E. , 2022/413 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ANKARA BATI 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 25/01/2022 tarihinde davacı vekili Av. ...ile davalılar vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davaya konu taşınmazı davalıların murisi ...’dan 300.000 TL bedelle 21/02/2012 tarihinde satın aldığını, işbu satış bedelini muris ...’e elden ödedikten sonra taşınmazın tapuda devrinin yapıldığını, akabinde adına oluşan tescilin yolsuz olduğundan bahisle davalılar tarafından taşınmaz tapu kaydının iptali ve tescili istemiyle açılan davada, satış işleminin gerçekleştiği tarihte satıcı murisin fiil ehliyetinin bulunmadığı tespit edilerek, adına kayıtlı tapunun iptali ile taşınmazın davalılar adına tapuya tesciline karar verildiğini, davalı mirasçıların sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; ödediği 300.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan miras payları oranında tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; taşınmaz satış tarihinde babaları murisin hukuki işlem ehliyetinin bulunmadığını, yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil istemiyle açmış oldukları davada, davacı adına kayıtlı tapunun iptali ile taşınmazın adlarına tesciline karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini; babaları murise satış bedeli olarak 300.000 TL’nin ödendiğine yönelik iddianın gerçeği yansıtmadığını, murise ait herhangi bir banka şubesinde hesap ve bakiye bilgisine de rastlanılamadığını, ödeme olgusunun yazılı herhangi bir delille ispat edilemediğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; davaya konu taşınmaz satış işleminin mahkeme kararıyla geçersiz olduğunun tespit edildiği, geçersiz satış nedeniyle tarafların aldıklarını iade ile yükümlü olduğu, resmi senette taşınmaz satış bedeli 50.000 TL olarak gösterilmiş ise de, aynı taşınmaza dair davacı ile davalılar murisi ... arasında düzenlenen harici satış sözleşmesinde, taşınmazın 300.000 TL bedelle davacıya satıldığının belirtildiği, bu hususun tanık beyanları ile de sabit olduğu, kaldı ki davacıya ait banka hesap kayıtları incelendiğinde satış tarihinde yüksek meblağlarda para çekildiğinin görüldüğü gerekçesiyle; davanın kabulü ile 300.000 TL’nin 14/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan miras hisseleri oranında tahsiline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davalılar tarafından davaya konu taşınmazın tapu iptal ve tescili istemiyle açılan davada, davalılar murisinin işlem tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığından bahisle davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı mirasçılar adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 14/11/2018 tarihinde kesinleştiği, böylece ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince iadesinin istenilebileceği, davacı ile davalılar murisi arasında düzenlenen harici taşınmaz satış sözleşmesinde taşınmazın davacıya 300.000 TL bedelle satıldığının belirtildiği, resmi senet tanıklarının da bahse konu bedelin ödendiğine dair beyanda bulundukları, tüm bu nedenlerle davacı tarafından taşınmaz satış bedeli olarak davalıların murisine 300.000 TL ödendiği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle; davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “ Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir." şeklindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edilebilmesi, borç (yükümlülük) altına girilebilmesini, fiil ehliyetine bağlamış; 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek "Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmü getirilmiştir.
TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler.
Öte taraftan; TMK'nın 6. maddesi gereği, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Medeni Usul Hukukumuzda, kanunda belirtilen parasal sınırların üzerindeki “ hukuki işlemlerin” ispatı yönünden senetle ( kesin delil ) ispat zorunluluğu kabul edilmiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu mad. 200/1 uyarınca; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki
işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar ve değerleri iki bin beş yüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemin miktar ve değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle iki bin beş yüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz . “ ;
HMK mad. 204/2 'de ise, " İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispat edilinceye kadar kesin delil sayılır." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda; davalıların murisi ... adına kayıtlı taşınmazın, muris ... tarafından 21/02/2012 tarihli ve 4156 yevmiye numaralı resmi senetle davacıya 50.000 TL bedelle satılarak tapuda devrinin yapıldığı, mirasbırakanlarının ölümü üzerine davalılar tarafından yolsuz tescile dayalı tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istemiyle açılan davada, muris ...'in taşınmazın satış tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığından bahisle, satış sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespiti ile davacı adına olan tapu kaydının iptaline, taşınmazın davalı mirasçılar adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 14/11/2018 tarihinde kesinleştiği; ödenen taşınmaz satış bedeline karşılık, davalı mirasçıların sebepsiz zenginleştiğinden bahisle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacı, taşınmaz satış bedeli olarak davalıların murisine 300.000 TL ödediğini iddia etmiş, iddiasının ispatı için delil olarak davalıların murisi ile aralarında düzenlenen harici taşınmaz satış sözleşmesine dayanmış ise de; sözleşme içeriğinde taşınmazın 300.000 TL karşılığında davacıya satıldığı belirtilmekle birlikte, işbu bedelin davalılar murisine ödendiğine dair herhangi bir ifadeye yer verilmediği görülmüştür.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacı tarafından 50.000 TL'nin davalıların murisi ...'e taşınmaz satış bedeli olarak ödendiğinin resmi senetle sabit olduğu, resmi senedin aksi ispat edilinceye kadar kesin delil sayılacağı, senede karşı senetle ispat zorunluluğunun bulunduğu, davacı yanca bu yönde yazılı herhangi bir delil sunulamadığı dikkate alınarak, 50.000 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 25/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.