Esas No: 2021/2388
Karar No: 2022/392
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2388 Esas 2022/392 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2021/2388 E. , 2022/392 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ...'in 17/01/2014 tarihinde verdiği vekaletname ile Tire 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/19 esas sayılı boşanma davası ile Tire 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/99 esas sayılı 400.000,00-TL müddeabihli katkı payı alacağı davasını takip etmekteyken, davalıların 07/05/2015 tarihli protokol ile anlaştıklarını ve aynı tarihte protokole dayalı olarak Tire 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/204 esas sayılı dosyası ile anlaşmalı boşanma davası açtıklarını, takip ettiği davaların 13/05/2015 tarihinde bilgisi dışında bizzat müvekkili olan davalı ... tarafından protokol gereğince sonlandırıldığını, davaları takip imkanı kalmadığını, protokol ile tarafların 360.000,00-TL bedelle anlaştığını, anlaşma tutarının % 10’u olan 36.000,00-TL vekalet ücreti, 27.000,00-TL karşı yan vekalet ücreti olmak üzere toplam 63.000,00-TL alacağının bulunduğunu, davalı müvekkiline ait 6.803,30-TL iade harç tutarı üzerinde Avukatlık Kanunu 166. maddesi uyarınca hapis hakkını kullandığını ve ihtarla karşı yana bildirdiğini ileri sürerek; bakiye 56.196,70-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., davacı avukat ile arasında %10 ücret ödeyeceğine dair sözleşme olmadığını, davacının takip ettiği dosyada tahsilat yapılmadığını, süreçten davacının haberdar edildiğini, tarafına ödenen 360.000,00-TL'nin sadece mal rejiminden doğan bir bedel olmadığını, aynı zamanda maddi ve manevi tazminat haklarını da içerdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davalı ..., davacı ile diğer davalı arasındaki alacak ilişkisi nedeniyle sorumluluğu olmadığını, davalı ... ile davacı avukatın taraf olmadığı ve kendisi tarafından açılan boşanma davası sonucu anlaşarak boşandıklarını, yeni bir evlilik yapacağı için 360.000,00-TL ödeyerek davalı ...’dan boşandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin bozma ilamına uyularak davanın davalı ... yönünden tam, davalı ... ... yönünden kısmen kabulü ile 56.196,70-TL'nin 44.996,70-TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, 11.200,00-TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'den alınarak davacıya ödenmesine, davalı ... ... yönünden fazlaya ilişkin 11.200,00-TL için davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, akdi ve karşı yan vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28/06/1960 tarihli, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05/10/2018 tarihinde 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı ilamla, "İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde yer alan ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur.... Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir... Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nispi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nispiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar.... Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir. Tarafların aralarındaki dava ve uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmaları her şeyden önce dava açılmakla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesis edilmesini sağladığı gibi tarafların bir an önce hak ve alacaklarına kavuşmasını da temin etmektedir. Nitekim 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 140/2. maddesinde hakimin tarafları sulhe davet edeceği düzenlenerek sulh teşvik edilmiştir.
Böyle olunca, usul hukuku bakımından bu kadar önemli bir müessesenin önüne sözleşmenin tarafı olmayan kişinin akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulması şeklindeki bir engelin konulması da doğru olmayacaktır....Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken "akdi vekalet ücretinin" dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır" şeklinde karar verilmiş olup, somut olaya ilişkin anılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre, davalı ...’nin davacının hak ettiği akdi vekalet ücretinden sorumlu olmayacağının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, yukarıda anlatılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Bir davada görev yapan avukat, vekil edeninden aralarındaki sözleşmeye göre kararlaştırılan miktarı, şayet ücret kararlaştırılmamış ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesine göre belirlenecek miktarı ücret olarak talep etmek hakkına sahip olduğu gibi, ayrıca yargılama sonunda haklı çıkılan kısım üzerinden hasma yüklenen vekalet ücretini de talep etmek hakkına sahiptir. Vekil eden, avukatına belirlenen bu iki kalem ücreti ödemekle yükümlüdür. Dava sulh ile sonuçlandığında ise, avukat müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarı isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebilir. Dava konusu olayda da mahkemenin kabulünde olduğu üzere davacının vekil olarak takip ettiği dava, davalıların anlaşması üzerine feragatle sonuçlanmış olup, ihtilaf davacı avukat tarafından takip edilen dosyada tarafların sulh olmaları halinde avukatın vekalet ücretinin hangi meblağ üzerinden hesaplanacağı noktasındadır. Dairemizin uygulamalarına göre, sulh olunan miktar belli değilse mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, sulh olunan miktar tespit edilemezse vekil ile vekil eden arasında varsa yazılı sözleşme hükümleri gereğince, sözleşme yok ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesi gereğince harcı ödenen dava değeri üzerinden vekalet ücreti hesaplanmalıdır.
Boşanma ile birlikte talep edilen maddi ve manevi tazminat ve nafaka istemleri, boşanma talebine bağlı fer’i nitelikteki talepler olup harca tabi olmadığı gibi vekalet ücreti yönünden de dikkate alınamaz. Katılma alacağı davasında ise şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı avukatın vekalet ücreti talebinin sadece katkı payı alacağına ilişkin dosya yönünden olduğu, davacı ile müvekkili olan davalı ... arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığı, davalıların Tire 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/05/2015 tarih ve 2015/204 esas, 2015/217 karar sayılı ilamıyla boşanmalarına karar verildiği, 07/05/2015 tarihli anlaşmalı boşanma protokolünde davalıların maddi ve manevi tazminat ile mal rejiminden kaynaklanan her türlü alacak karşılığında 360.000,00-TL üzerinden anlaştığı, boşanma davasında talep edilen
50.000,00-TL manevi tazminatın vekalet ücreti yönünden dikkate alınamayacağı, davacının katkı payı alacağına ilişkin talebini 360.000,00-TL olarak sınırlandırdığı anlaşılmakla, bu miktardan 50.000,00-TL manevi tazminat isteminin düşülmesi sonucu 310.00,00-TL üzerinden akdi vekalet ücretinin Avukatlık Kanunu 164/4. maddesi gereğince hesaplanarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
4-Davalılar, 6502 sayılı Kanunun 73/2. maddesine göre harçtan muaf olduğu halde, aleyhlerine karar ve ilam harcına hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı ... yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı ... yararına, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.