Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/539
Karar No: 2022/405
Karar Tarihi: 25.01.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/539 Esas 2022/405 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/539 E.  ,  2022/405 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen itirazın iptali davalarının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak asıl ve birleşen davaların kabulüne yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 25/01/2022 tarihinde davalı vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; imzaladığı 27/10/2005 tarihli "iş ortaklığı anlaşması" ile davalıyla arasında TOKİ konutlarının yapımı hususunda adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, sözleşme uyarınca kar ve zarara eşit olarak katılacaklarının, yine gerek inşaat süresince gerekse inşaatın tamamlanmasından sonra meydana gelebilecek muhtemel iş kazalarının getireceği külfetten de hisseleri oranında sorumlu olacaklarının kararlaştırıldığını, ortaklığa konu inşaatın yapımı sırasında 18/08/2006 tarihinde iş kazası geçiren dava dışı ... tarafından aleyhine açılan tazminat davasında hüküm altına alınan bedeli TOKİ nezdindeki hakdişine haciz konulmak suretiyle icra dosyalarına ödendiğini, ödenen işbu bedelin yarısından davalının sorumlu olduğunu, ihtara rağmen davalının borcunu ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığını,davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle takiplerin durduğunu ileri sürerek; asıl ve birleşen davalara konu takiplere vaki itirazın iptali ile takiplerin devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
    Davalı; davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, davacı tarafından bugüne kadar iddia edilen ortaklığa konu işle ilgili kendisine hesap ve bilgi verilmediğini,
    kazanç payı ödenmediğini, bu nedenle tarafına husumet yöneltilemeyeceğini, ortaklık ilişkisini kabul etmemekle birlikte, davacının yüklendiği ihaleye konu işin tamamlanarak kesin kabulünün yapıldığını, ortaklık amacının gerçekleşmesiyle birlikte ortaklığın fiilen sona erdiğini, ortaklık tasfiye edilmeden bu aşamada alacak iddiasında bulunulamayacağını savunarak, asıl ve birleşen davaların reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, idareci ortak davacı tarafından ortaklığın mal varlığını, alacak ve borçlarını gösterir hesap, defter ve kayıtların dosyaya sunulamadığı, ortaklığın aktif ve pasifi ile birlikte tüm malvarlığının, alacak ve borçlarının bilinememesi nedeniyle tasfiye edilemeyeceği, davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davaların reddine, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraf vekilleri istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince; 01/06/2018 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu hükme esas alınarak, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davaya konu 27/10/2005 tarihli iş ortaklığı sözleşmesinin 3. maddesinde, "Gerek inşaat süresince gerekse inşaatın hitamından sonra hangi inşaat kısmında olursa olsun, olabilecek iş kazalarının getireceği yükümlülüklerden ortakların hisseleri oranında sorumlu olacakları" hususunun kararlaştırıldığı, tazminata konu kazanın ortaklık konusu iş yapılırken ve ortaklığın devam ettiği süre içerisinde gerçekleştiği, davacı ortak tarafından dava dışı işçiye tazminat bedeli olarak toplam 728.356,32 TL ödemede bulunulduğu, ödenen tazminat bedelinin yarısından davalı ortağın sorumluluğunun bulunduğu, alacağın likit olmayıp yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, asıl dava ile birleşen 2015/383 E. ve 2018/129 E. sayılı davaların kabulüne, davalının takip dosyalarına vaki itirazlarının iptali ile takiplerin asıl alacaklar üzerinden devamına karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( BK md. 520, TBK. 620 md.).
    6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1 inci maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.
    Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen BK'nın 535 inci (TBK'nın 639 uncu) maddesinin birinci fıkrasında; ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesiyle ortaklığın sona ereceği düzenlenmiştir.
    Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
    Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece TBK’nın 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
    Ortaklar, ortaklık için avans verdiklerini ve masraf yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da TBK’nın 643 üncü maddesi uyarınca ortaklığın tasfiye hesabında dikkate alınması gerekir. Kuşkusuz, bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için ispat edilmesi zorunludur. Ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan giderlerin kural olarak yazılı delille ispatı gerekir. Ancak duruma göre, masraf yapılıp yapılmadığı veya yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişiye de başvurulabilir. Özellikle masraf yapıldığının kesin olduğu, yapılan masrafların bilirkişi incelemesiyle kolaylıkla tespit edilebileceği ve ortaya çıkarılabileceği durumlarda, yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişi incelemesi yapılması olanaklıdır (Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara : Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 336).
    Somut olayda; taraflar arasında " iş ortaklığı anlaşması " adı altında 27/10/2005 tarihli dava konusu adi ortaklık sözleşmesinin düzenlendiği, ortaklığın konusunun; Toplu Konut İdaresi tarafından 22/07/2005 tarihinde ihalesi yapılan ve davacı şirket tarafından yapımı üstlenilen konut inşaat işinden elde edilecek karın veya doğacak zararın eşit olarak paylaşılması olarak belirlendiği, sözleşme içeriğinden idareci ortağın yüklenici şirket olan davacı olduğu, ihaleye konu işin tamamlanarak kesin kabulünün 16/09/2008 tarihinde yapıldığı; öte taraftan ihaleye konu inşaat işinde çalıştırılan dava dışı işçi tarafından iş kazası nedeniyle davacı şirket aleyhine açılan tazminat davasında, hüküm altına alınan bedelin icra takibine konu edildiği, eldeki asıl ve birleşen davaların ise, icra dosyasına ödenmek zorunda kalınan tazminat bedelinin yarısından davalı ortağın sorumluluğunun bulunduğundan bahisle, alacağın tahsili amacıyla başlatılan takiplere vaki itirazın iptali istemiyle açıldığı görülmüştür.
    Her ne kadar, ortaklık adına yapılan masrafların diğer ortaktan tahsili isteminde bulunabilmek için, ortaklığın tasfiyesi gerekmese de; davaya konu adi ortaklığın ihaleye konu işin (belirli bir iş) yapılması amacıyla kurulduğu, işin tamamlanmasıyla birlikte ortaklık amacı elde edilerek ortaklığın sona erdiği, ortaklığın sona ermesinin zorunlu ve kaçınılmaz bir hukuki sonucu olarak da kendiliğinden tasfiye aşamasına girdiği anlaşılmaktadır. Eş söyleyişle, adi ortaklığın fiilen sona ermesinden sonra, ortaklardan birinin mahkemeye başvurarak, ortaklığın kendisi tarafından ödenen borçlarının diğer ortağa düşen kısmını talep etmesi, aynı zamanda ortaklığın tasfiyesi istemini de kapsamaktadır.
    Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davaya konu 27/10/2005 tarihli sözleşme ile taraflar arasında kurulan adi ortaklığın, ortaklık amacının gerçekleşmesiyle birlikte kendiliğinden sona ererek, tasfiye aşamasına girdiği; ortaklık faaliyeti kapsamında idareci ortak olan davacı tarafından usulüne uygun hesap defter ve kayıtlarının tutulmadığı, ancak bu hususun ihaleye konu işin yapılmadığı anlamına gelmeyeceği, kaldı ki ihaleye konu işin tamamlanarak hakediş bedelinin dava dışı TOKİ tarafından ödendiği, ihaleye konu işin gerçekleştirilmesi amacıyla masraf yapıldığının şüphesiz kesin olduğu, bu durumda yapılan masrafların ispatı bakımından yazılı delil sunulamasa bile, ortaklığın faaliyet alanında uzman tasfiye memurları tarafından yapılan masrafların tespit edilebileceği dikkate alınarak, konusunda uzman üç kişilik tasfiye memuru heyetinden, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi, ortaklık konusu ihaleyle ilgili bilgi ve belgeler, üçüncü kişi, kurum ve firmalarla yapılan ilgili sözleşmeler üzerinde inceleme yapılarak, özellikle belgelendirilemeyen masraflar yönünden ise, işin mahiyeti gereği yapılması beklenilen giderlerin piyasa rayiçlerine göre belirlenip; davacı yüklenici ortağa dava dışı TOKİ tarafından ödenen hakediş bedelinden, belirlenen bu giderler ile dava konusu dava dışı işçiye ödenen toplam tazminat bedeli mahsup edilerek hesaplama yapılması suretiyle tasfiye işlemine dair sonuç bilanço alınıp, adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında, hasıl olacak sonuca göre asıl ve birleşen davalar hakkında bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, HMK'nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 25/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi