(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2018/5593 E. , 2020/2105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; mülkiyeti müvekkillerine ait ... ili, ... ilçesi, Karapürçek köyü, 88 sayılı parselde kayıtlı 11.420 m² yüzölçümlü tarla vasıflı taşınmazın 4.881,98 m²"sinin ... Belediyesince yapılan imar çalışması neticesinde imar dışı bırakıldığını, imar çalışması yapılmayan kısmın "... Ormanı" alanında kaldığını, ancak orman vasfında olmadığını, eskiden beri davacılar ve murisleri tarafından kullanıldığını beyan ederek; taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılmasını, olmadığı taktirde Hazine adına tescilini, bedelinin dava tarihinden itibaren amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece; çekişmeli taşınmazın 1994 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle orman yönetimi hakkında açılan davanın hakdüşürücü süreden; Hazine hakkında açılan davanın husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Yörede; 14/12/1994 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu bulunmakta ve 1950 yılında da arazi kadastrosu çalışmaları yapılmıştır.
Dava, orman kadastrosuna itiraz ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; bozma öncesindeki 01/07/2014 gün ve 2013/339 E. - 2014/379 K. sayılı gerekçeli kararda; davalı ... Yönetimi yönünden; bozma öncesi verilen karar kesinleştiğinden tekrar bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden; davanın kabulü ile 702.156,00 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı Hazineden tahsiline, tapudaki hisseleri oranında davacılara ödenmesine, Ankara ili, ... ilçesi, Karapürçek Mahallesi, 88 parselde, davacıların hisselerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman olarak tesciline karar verilmiş, hükmün davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 25.03.2014 gün ve 2013/22704 E. - 2014/8399 K. sayılı kararı ile; "...1) Davanın terditli olarak; orman kadastrosunun iptali; olmadığı takdirde taşınmazın Hazine adına tescili ve bedelinin davalılardan tahsili istemiyle açıldığına, orman kadastrosunun 14/12/1994 tarihinde 6 ay süre ile ilân edildiğine, bundan sonra 10 yıl içinde orman kadastrosunun iptali yönünde açılmış bir dava bulunmadığından orman kadastrosunun kesinleşmiş olduğuna ve Orman Yönetimi hakkında açılan davanın hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile davalı ... Yönetimi bakımından verilen hükmün onanması gerekmiştir. 2) Hazine aleyhine açılan tazminat davasının husumet yönünden reddine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacılar, taşınmazlarının bir bölümünün ... Devlet Ormanı sınırları içinde
kaldığından mülkiyet hakkının kullanımının engellendiği gerekçesiyle, Medenî Kanunun 1007. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunmuşlar, mahkemece keşif yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiştir. Oysa özel mülke konu taşınmazın orman kadastro sınırları içine alınarak mülkiyet hakkına müdahale edilmesi nedeniyle açılan bu tür bir dava devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinden kaynaklandığından, husumetin Hazineye yönlendirilerek dava açılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek, öncelikle 1994 yılında kesinleşen orman kadastro haritası ve 1950 yılında yapılan kadastro paftası ve daha sonraki imar uygulamasına ilişkin ifraz haritaları getirtilerek, taşınmazın hangi bölümünün kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı kesin olarak belirlenmeli, bu bölümde davacıların mülkiyet hakkının kısıtlandığı ve bu nedenle tazminat isteme hakkı doğduğundan, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, taşınmaz değerinin uzman bilirkişiler marifetiyle usûlüne uygun olarak belirlenmesi gerektiği kabul edilmeli, ancak tapu kaydı henüz iptal edilmemiş olduğundan, bu durumda taşınmazın değerinin tespitinde, temyize konu davanın açıldığı tarihin esas alınacağı gözönünde bulundurulmalı, bundan sonra elde edilecek delillere göre davanın kabulüne ve davacılar lehine haklı bir tazminata hükmedilmelidir." denilerek davacıların temyiz itirazlarının reddi ile Orman Yönetimi bakımından kurulan hükmün onanmasına, diğer temyiz itirazlarının kabulü ile Hazine yönünden kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı ... vekilince kararın düzeltilmesi istenilmiş, karar düzeltme isteğinin de reddine karar verilmesi üzerine, bozmaya uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davalı ... yönünden; bozma öncesi verilen karar kesinleştiğinde tekrar bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... yönünden; davanın kabulü ile 702.156,00-TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı Hazineden tahsiline, tapudaki hisseleri oranında davacılara ödenmesine, Ankara ili, ... ilçesi, Karapürçek mahallesi, 88 sayılı parselde, davacıların hisselerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman olarak tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah; taraflardan birinin usüle ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur, HUMK"nın 83. ve HMK"nın 176. maddesinde; “İki taraftan her biri usüle müteallik olarak yaptığı muamaleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir." şeklinde ifade edilmiştir.
Yine HUMK"nın müteakip 84. maddesinde ve HMK"nın 177. madesindede ise, ıslahın tahkikata tâbi davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüştür. Hem anılan hükümler uyarınca ve hem de bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir zaman dilimiyle sınırlandırdığının kabul edilmesi ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948/3 E. - 1944/10 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra; mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usüle müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği, Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı, açıklanmıştır.
Yine; 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğünden sonra, söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanıp uygulanamayacağına yönelik terreddütler nedeniyle Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulu’nun 06.05.2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı ilamı ile, "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948/3 E. - 1944/10 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" dair karar verilmekle, ilke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu kesinleşmiş olup Dairemizce de re"sen dikkate alınması gerekmiştir. Şöyle ki:
Yargıtay Kanununun 45/5. maddesi, "İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukukî konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlayacağı" hükmünü içermektedir.
Yargıtay Kanununun 45/5. maddesi karşısında Dairemizce "Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı kararına uygun karar verilmesi gerekmiştir. Bu nedenle, davacı tarafından bozmadan sonra yapılan ıslaha değer verilerek karar verilmesi hatalıdır.
İçtihadı birleştirme kararıyla kabul edilen, bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı yönündeki kural, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesi hükmüyle birlikte değerlendirildiğinde, bir davadaki istemler hakkında mahkemece tahkikat (tarafların duruşmaya çağrılmaları, çekişmeli yönlere ilişkin delillerin toplanması, toplanan delillerin değerlendirilmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması, tanıkların dinlenmesi vs.) yapılarak, bunların ortaya koyduğu sonuç çerçevesinde bir hükmün kurulduğu ve Yargıtay"ın ilgili Dairesinin de, kurulan bu hükmü, herhangi bir nedenle usul ve yasaya aykırı görerek bozduğu hallerle sınırlı olarak değerlendirmek gerekmektedir.
O halde; yukarıda açıklanan kanun hükümleri ve içtihadı birleştirme kararı gereğince; bozma kararından sonra verilen ıslah dilekçesi ile talep sonucunun arttırılamayacağı açıktır. Somut uyuşmazlıkta; kanun gereği ve İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca bozma sonrasında ıslah işlemi yapılamayacağından, kanunla getirilmiş ve içtihadı birleştirme kararıyla birlikte de açıklığa kavuşturulan sınırlamaya aykırı şekilde yapılan ıslah işleminin yok hükmünde sayılması gerekmektedir. Yok sayılan işlem hüküm ve sonuç doğurmadığından bu işleme dayalı olarak karar verilmesi imkânı da bulunmamaktadır.
Bu itibarla; davanın 10.000,00-TL. üzerinden açıldığı dikkate alınarak, mahkemece bozmadan sonra 05.02.2018 tarihinde yapılan ıslah işlemi yok sayılarak bu kısım yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yok hükmündeki ıslah işlemine değer verilerek, talep miktarının arttırıldığı kabul edilmek suretiyle vekalet ücreti takdir etmekte ve yargılama giderlerinin paylaştırılmasında ıslah edilen kısmın dikkate alınması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de; mahkemece taşınmazın kaç metrekaresinin kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı belirlendikten sonra tapu kaydının kısmen iptal edilerek, iptal edilen kısım yönünden Hazine adına tescil hükmü kurulması gerekirken, hüküm fıkrasının 3. no.lu bendinde "davacıların hisselerinin tapu kayıtlarının iptali" şeklinde infazda tereddüt uyandırabilecek ve hisse iptaline yol açabilecek şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 24/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.