1. Hukuk Dairesi 2020/342 E. , 2020/1245 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat Begüm İçten ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... ve İhbar olunan Orman Genel Müdürlüğüne izafeten Gölcük Orman İşletme Müdürlüğü vekili Avukat Işıl Hilal Soylukurt geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları Mustafa’nın 802 parsel (yenileme ile 876 ada 13 parsel) sayılı taşınmazı satın alarak davalıların murisi oğlu İlyas adına tescil ettirdiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu taşınmazın mirasbırakanları İlyas adına hükmen tescil edildiğini, kök muris Mustafa tarafından yapılan bir devir işleminin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşladır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Mustafa’nın 28.08.1974 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak çocukları; Hava, Hacer, Recep, kendisinden sonra ölen kızı Fatma’dan torunları davacılar Mehmet, Ahmet, Hüseyin, Mehmet Ali, Emine ve Ayşe ile yine kendisinden önce ölen kızı Emine’den torunları davacılar Merve, Hanife, Gülseren, Hayriye, Murat, Mehmet ve Ahmet ile kendisinden sonra ölen oğlu İlyas’dan torunları davalılar Zekeriya ve Fatma ile İlyas’ın kendisinden sonra ölen oğlu Zafer’den torunları Arda, Burak, ... ile eşi Bircan’ın kaldığı, dava konusu taşınmazın ... adına senetsizden kadastroca tespit edildiği, kadastro tutanağına “yapılan tespite dönüm fazlalığından dolayı itiraz ederim” şeklinde kayıt düşülmesi nedeniyle Gölcük Gezici Kadastro Mahkemesinin 1957/36 Esas 1958/567 Karar ve 20.11.1958 tarihli ilamıyla ... adına hükmen tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazın senetsizden davalıların mirasbırakanı ... adına 13.09.1956 tarihinde tespit gördüğü, ortak mirasbırakan Mustafa’nın ise tespit tarihinden sonra öldüğü, çekişme konusu yerin tapulu yerlerden olmaması nedeniyle 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanının olmadığı, gerçekten 01.04.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcı olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.