11. Ceza Dairesi 2016/6262 E. , 2019/1201 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura düzenleme, defter ve belgeleri ibraz etmeme
HÜKÜM : Mahkumiyet
A- Sanık hakkında "defter ve belge ibraz etmeme" suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1-Sanık hakkında 2010 takvim yılına ait defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; 213 sayılı VUK"nin 139/2. maddesinde öngörülen ve incelemenin dairede yapılmasına imkan veren istisnalardan birinin varlığı önceden saptanmadan, faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa ait defter ve belgelerin ibrazı için işyeri adresinde yapılan tebligat hukuken geçersiz olduğundan, yüklenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,
2-Kabule göre de;
a-Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunda, suç tarihinin ibraz için verilen yasal sürenin bitimini izleyen tarih olduğu dikkate alındığında, "18.10.2010" olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığına "01.12.2010" olarak yanlış yazılması,
b-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
B- Sanık hakkında "2010 takvim yılında sahte fatura düzenleme" suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1-Sanık hakkında 2010 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın savunmalarında sahte fatura düzenlemediğini belirterek suçlamayı kabul etmemesi, 02.12.2010 tarihli Vergi Tekniği Raporunda ise mükellef kurumun faaliyette bulunduğu süre ile elde edilen hasılat arasında çok büyük dengesizlik bulunduğu, bunun iktisadi ve teknik icaplara uymayan ve olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durum olduğunun, ödevlinin adresinde bulunamadığı, gerçek adresini bildirmediği, defter ve belgelerini ibraz etmediğinden bahisle somut verileri içermeyen gerekçelerle sanığın 2010 yılında düzenlemiş olduğu faturaların sahte olduğu sonucuna ulaşıldığını belirtmesi karşısında, suça konu faturaların sahteliğinin maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suça konu faturaları kullanan kişi/şirketler hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığının ilgili vergi dairesinden sorulması, yapılmış ise vergi raporlarının dosya arasına alınması, bu kişi/şirketler hakkında sahte fatura kullanmaktan dava açılmış olup olmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılıp, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, suça konu faturaları kullanan kişi/şirket yetkilileri de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıklarının sorulmasından sonra toplanan tüm delillere göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Her takvim yılı içinde düzenlenen faturaların ayrı suçları oluşturduğu, ancak aynı takvim yılına ait birden fazla fatura düzenlenmesi halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği dikkate alınarak, sanık hakkında TCK"nın 43. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 07.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.