20. Hukuk Dairesi 2013/6323 E. , 2013/9603 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 20.03.2013 günlü hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, tayin olunan 05.11.2013 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar ... ve ... vekili Av. ... ,... Köyü Tüzel Kişiliği vekili Av. ... ; asli müdahiller ..., ... ve ...; ... ve arkdaşları vekili Av. ... ile diğer taraftan davalı Hazine vekili Av. Sema Selçuk geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
766 sayılı Tapulama Kanuna göre yapılan kadastro sırasında ...Köyü, 1019 parsel sayılı 330 Hektar 5031 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 268 tahrir nolu vergi kaydı dayanak alınarak mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır.
..., ..., ... ve..."ın itirazı, Kadastro Komisyonunun 08.05.1975 gün ve 1974/281-361 sayılı kararı ile reddedilmiş; ..., ... ve... tarafından komisyon kararının iptali istemi ile Kadastro Mahkemesine açılan dava, 22.10.1992 gün ve 1975/8-203 sayılı karar ile davacı ... "ın davasının görevsizliğine, davacılar ... ve..."ın davasının reddine karar verilmiştir.
Davacılar ..., ... ve ... vekili, 31.07.1975 tarihli dilekçe ile; ... Köyü Tüzel Kişiliği, Yolkoru Köyü Tüzel Kişiliği, Hazine, ... kızı ..., ... kızı ..., ..."e husumet yöneltmek ve 23.11.1970 tarih cilt 31, sayfa 21, sıra 24 sayılı ve Eylül 1936 tarih ve 8 sıra sayılı tapu kayıtları ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tesbit dışı bırakılan taşınmazın davacılar ve davalı gerçek kişiler adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Davacılar ..., ... ve ... vekili, 25.05.1979 havale tarihli dilekçe ile; ...Köyü Tüzel Kişiliği, Yolkoru Köyü Tüzel Kişiliği, Hazine, Mustafa kızı ..., ... kızı ..., ..."e husumet yöneltmek ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayalı olarak 1019 sayılı parselin sınırlamasının iptali ile veraset ilâmındaki payları oranında davacı ve davalı gerçek kişiler adına tescili istemi dava açmıştır.
Davacı ... vekili, 09.03.1994 havale tarihli dilekçe ile; dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği 2 parça taşınmazdan yaklaşık 15 dönüm yüzölçümündeki taşınmazı ..."den 18.08.1988 tarihli satış senedi ile, diğer taşınmazı da aynı tarihli harici satış senedi ile ...."dan devraldığı iddiasıyla tapuya tescilleri talebi ile dava açmıştır.
Davacı ... vekili, 28.12.1995 havale tarihli dilekçe ile; 1960 tarih ve 1538 tahrir nolu vergi kaydı, mirasen intikal ve taksim olgusuna dayanarak dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği yaklaşık 10 dönüm miktarındaki taşınmazın davacı adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Davacı ..., 31.01.1996 havale tarihli dilekçe ile; 1535 tahrir nolu vergi kaydı ve zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 1019 sayılı parselin dava dilekçesinde sınırlarını gösterdiği bölümünün adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Davacı ..., 15.01.1996 havale tarihli dilekçe ile; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 1019 sayılı parselin dava dilekçesinde sınırlarını gösterdiği bölümünün adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Yargılama sırasında ..., ..., ...,...., ..., ..., ..., ...,..., ..., ..., ..., ... ve ... katılma talebinde bulunmuş, ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın talebi reddedilmiş, diğerlerinin talebi ise kabul edilmiştir.
Davanın devamı sırasında husumet Orman Yönetimine yaygınlaştırılmıştır.
Mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesinde ayrı ayrı açılan davalar birleştirildikten sonra 12.10.1993 gün ve 1975/209-394 sayılı karar ile dava açıldığı tarihte 1019 sayılı parselin tesbitinin itirazlı olduğu ve kesinleşmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya kadastro mahkemesine aktarılmış; davacılar ve katılan ... dışındaki tüm katılanların davalarının reddine, katılan ..." ın davasının kabulü ile, dava konusu 1019 nolu parselin fen bilirkişiler ...tarafından tanzim olunan 10.08.2011 tarihli krokide (K) harfi ile işaretli 17471.27 m² yüzölçümlü bölümünün aynı ada son parseli takip eden parsel numarası ile katılan ... oğlu 1947 doğumlu ... adına tapuya tesbit ve tesciline, çekişmeli taşınmazın geriye kalan 3287559.73 m² bölümünün aynı parsel numarası ile mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacılar ... ve arkadaşları ile katılanlar ... ve arkadaşları vekili Av. ..., davacı ..., davalı Hazine, davalı ... Yönetimi, davalı ... Tüzel Kişiliği, katılanlar ..., ..., ... ve ..., ... ve arkadaşları vekili Av. ..., ..., ..., ... ve ... vekili Av. ..., ..., ..., ... ve katılma talebi reddedilen ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespiti ile orman kadastrosu ve 2/B çalışmasına itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ...Köyü"nde tesbit tarihinden sonra 6831 sayılı Kanuna göre 19.08.1985 - 21.08.1985 tarihleri arasında yapılıp 20.05.1986 - 20.05.1987 tarihleri arasında ilân edilerek açılan dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, katılan ..."ın davası hariç diğer davaların reddine karar verilmiş ise de, toplanan deliller hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; dava konusu 1019 parsel sayılı taşınmaz, genel arazi kadastro tesbiti sırasında 268 tahrir nolu vergi kaydına dayalı olarak mera niteliğiyle sınırlandırılmış, vaki itirazın kadastro komisyonu tarafından reddedilmesi sonucu ..., ...ve... tarafından açılan kadastro komisyonu kararının iptali davası nedeniyle tesbiti kesinleşmemiştir. Bu dava, 22.10.1992 gün ve 1975/8 - 203 sayılı karar ile sonuçlanmışsa da, bu davanın yargılaması
sırasında 31.07.1975 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesinde eldeki dava açılmıştır. 3402 sayılı Kanunun geçici madde 1 hükmünün atfı ile aynı Kanunun 26/D maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesindeki bu dava, Kadastro Mahkemesinin 1975/8 Esas sayılı dosyasına katılma niteliğinde bulunduğundan 1019 sayılı parselin tesbiti halen kesinleşmemiştir. Ayrıca; davanın, yargılamanın devamı sırasında yörede 1985 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmasına itiraza da dönüştüğü nazara alınmamış; davacı tarafca, 1019 sayılı parsele ilişkin olarak Kadastro Mahkemesine 1979/255 Esas sayısı ile dava açıldığı bildirildiği halde, bu davanın akıbeti ile kesin hüküm bulunup bulunmadığı araştırılmamış, dosya arasında 250 çiftçiye mera tahsisi yapıldığı bildirildiği halde, listesi ve varsa haritası getirtilerek dava konusu taşınmaz yönünden uygulanmamış, tarafların dayandığı dava dosyaları keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklar yardımıyla taşınmaza uygulanmamış, keşfi izlemeye imkan veren denetime elverişli rapor bilirkişilerden alınmamıştır. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.
O halde, mahkemece; Kadastro Mahkemesinin 1975/255 Esas sayılı dosyası, yörede yapılan ve dava nedeniyle kesinleşmeyen orman tahdidi ve 2/B madde uygulama çalışmaları, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğafı ile, 31.12.1981 tarihinden hemen önce veya hemen sonra tarihli birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları, mera tahsisine ilişkin belgeler, varsa mera tahsis haritası, tüm tedavülleri ile tarafların dayanağı tapu kayıtları, tescil davası ile oluşmuş iseler dava dosyaları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; numune alınarak yapılacak analiz sonucu belirlenecek toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, taşınmazlar üzerindeki ağaçların yaşı, aşılı iseler aşı yaşları, dağılımı, kapalılık oranları, klizimetre ve memleket haritalarından yararlanılmak suretiyle eğimleri belirlenmeli, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirip yitirmediği, orman bütünlüğü, su ve toprak rejimine ve çevresindeki ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücü, ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve karlılık düzeyleri, taşınmaz üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşemeyeceği dikkate alınarak, dava konusu taşınmazın hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiği ya da etmediği incelenerek, bu olguları tartışılması ve taşınmazın hangi maddî ve bilimsel olgular sonucu nitelik kaybettiği sonucuna ulaşıldığı
açıklanmalı; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ve varsa mera tahsis haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmelidir.
Yukarıda açıklanan yönteme göre yapılacak araştırma sonunda, parselin orman olmadığı anlaşılırsa, bu defa davacı ve katılan gerçek kişi ve müşterekleri yönünden 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı; imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden komşu köylerden belirlenecek yerel bilirkişi ile aynı yöntemle belirlenecek taraf tanık beyanlarına başvurulmalı; maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu memleket haritaları ve dayanağı hava fotoğrafları ile diğer belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, davacıların ve katılanların belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden çekişmeli taşınmaz dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtıkları bir başka tescil davalarının bulunup bulunmadığı mahkemeler yazı işleri müdürlüğünden sorulup tespit edilmeli; dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli; oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilirken kadastro mahkemesinin tesbit tarihinden önceki uyuşmazlıklarda görevli olduğu, tesbitten sonra doğan hakka dayanan davalarda ise görevli olmadığı gözönünde bulundurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi, Hazine, ..., ..., ..., ... ve ..., ..., ... ve arkadaşlarının, ... ve arkadaşları, ..., ... ve ..., ... ile ...Köyü Tüzel Kişiliğinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 990.- TL vekâlet ücretinin davacı ve katılanlardan alınarak Orman Yönetimi ve Hazineye verilmesine, yine 990.- TL vekâlet ücretinin Orman Yönetimi ve Hazineden alınarak davacılar ..., ..., ...,..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,..., ..., ...Köyü Tüzel Kişiliğine verilmesine, temyiz harçlarının istek halinde ilgililere iadesine 05/11/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.