21. Hukuk Dairesi 2012/10987 E. , 2013/1368 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 14.527,25 TL maddi tazminatın ve 6.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının olay tarihi itibariyle 19 yaşında olduğu, iş kazası sonucu davacının sürekli iş göremezlik oranının % 6 olduğu, olayın meydana gelmesinde, davacı işçinin % 25, davalı işverenin % 75 oranında kusurlu bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda olay tarihinden itibaren davacının bakiye ömrü süresince yapılan hesaplamada 14.677,25 TL maddi zararının bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; dava dilekçesinde davacının, olay tarihinden sonrası olan 02.02.2001 tarihinde askerlik görevi sebebiyle işten ayrıldığı belirtilmiştir. Askerlik görevi sürecinde hizmet akdi askıda olduğundan, davacının askerlik döneminin Askerlik Şubesi’nden sorularak, aktif çalışma dönemine denk geliyor ise, askerlik döneminin dışlanması suretiyle düzenlenecek hesap raporunun hükme esas alınması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
3- Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 6.000,00 TL manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu ortadadır.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 28.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.