20. Hukuk Dairesi 2013/5589 E. , 2013/9807 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, davalı adına tapuda kayıtlı olan ... Beldesi, 40 ada 4 parsel sayılı 340 m² yüzölçümündeki taşınmazın yörede 1938 yılında 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan ve Hazine adına tapuya tescil edilen orman kadastro sınırları içinde kaldığını, 1950 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile muhafaza ormanı statüsüne alınması nedeniyle 1744, 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. madde ve 2/B madde uygulamalarına da konu edilmediğini ileri sürerek, davalı adına olan tapunun iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tescili, davalının elatmasının önlenmesi istemi ile dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, Orman Yönetimi tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2010/14881 E. - 16843 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Davaya konu taşınmaz ile aynı orman kadastro sınır hattı içinde bulunan 38 ada 7 sayılı parsel hakkında .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/581 (Dairenin 2008/1800) sayılı ve yine 59 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 40 ada 11 sayılı parsel hakkında .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/583 (Dairenin 2008/17581) sayılı ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 2 sayılı parsel hakkında .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/496 (Dairenin 2008/13365) sayılı ve yine 40 sayılı kadastro parselinden ifraz edilen 34 ada 6 sayılı parsel hakkında ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/362 (Dairenin 2009/2683) sayılı dosyalarında düzenlenen ve kararlara dayanak alınan bilirkişi raporlarında memleket haritasındaki bulgularla desteklenerek yapılan uygulama sonucu oluşturulan orman kadastro sınır hattı ile temyize konu dosyada yapılan bilirkişi uygulaması sonucu oluşturulan hattın uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde en doğru yol gösterici ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihi taşıyan hava fotoğrafı görüntüleridir. Bu nedenle; mahkemece, öncelikle yukarıda numaraları yazılı dava dosyaları getirtildikten sonra dosya yeniden aynı bilirkişilere verilerek kendilerinden evvelce yaptıkları araştırma ve uygulamaya ve yukarıda numaraları yazılı ve Yargıtay denetiminden geçen dava dosyaları içindeki raporlar da gözönünde bulundurularak taşınmazın hava fotoğrafına yansıyan görüntülerinin açıklattırılması, bu belgelerde taşınmazın koyu renkli orman alanında kaldığının belirlenmesi halinde davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1938 yılında 3116 sayılı Kanun gereğince orman kadastrosu yapılmış, 03/03/1938 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen, bozmanın gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozmadan sonra alınan orman bilirkişi raporuna ekli 1945 tarihli hava fotoğraflarında taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu görülmektedir. Dairenin bozma kararında, “dosya yeniden aynı bilirkişilere verilerek kendilerinden evvelce yaptıkları araştırma ve uygulamaya ve yukarıda numaraları yazılı ve Yargıtay denetiminden geçen dava dosyaları içindeki raporlar da gözönünde bulundurularak taşınmazın hava fotoğrafına yansıyan görüntülerinin açıklattırılması, bu belgelerde taşınmazın koyu renkli orman alanında kaldığının belirlenmesi halinde davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Bozma kararında araştırma sadece tahdidin yapıldığı 1945 yılına ait hava fotoğraflarına hasredilmiş, bu fotoğraflarda taşınmaz orman ise davanın kabul edilmesi, orman değil ise davanın reddedilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmakla Orman Yönetimi lehine usûlî kazanılmış hak doğmuştur. Buna rağmen, taşınmazın kesinleşmiş tahdidin dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi usûlî kazanılmış hakkın açıkça ihlali niteliğindedir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usûlî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usûl hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usûlî kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usûlî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usûlî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usûlî kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usûlî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozma kararına uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usûlî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilirse, usûlî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün ve 10/44 E. - 19 K.).
Diğer taraftan; davalı taşınmazın bulunduğu yerde aynı nitelikteki davalarda daha önce aplikasyon hattının doğru olduğu kabul edilerek aplikasyon hattına göre verilen kararlar Yargıtayca onanarak kesinleşmiştir. Böylece, aplikasyon hattının doğru olduğu kesinleşmiş yargı kararları ile kabul edilmiştir. Davalı taşınmaza komşu olan, 40 ada 2, 3, 7, 9 ve 11, 38 ada 7, 39 ada 1, 2, 3 ve 5 sayılı parseller hakkında Orman Yönetimi tarafından açılan davalar kabul edilmiş, temyiz üzerine Dairece onanarak kesinleşmiştir. Bu parsellerle aynı aplikasyon hattının içinde yer alan davalı taşınmazın tahdit dışında olduğu kabul edilerek kesinleşmiş yargı kararları ile belirlenmiş hukuksal duruma aykırı davranılması doğru görülmemiştir. Belirtilen nedenlerle, usûl ve kanuna aykırı olan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/11/2013 günü oy birliği ile karar verildi.