3. Hukuk Dairesi 2019/4862 E. , 2020/305 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kendisine abonesiz elektrik kullanımı nedeni ile kaçak elektrik kullanımından kaynaklı olarak 3158 ve 11368 seri nolu tutanakları ile 37.791,66 TL ve 42,461.51 TL olmak üzere toplam olarak 80.403,17 TL kaçak faturası yansıtıldığını, kendisinin kaçak elektrik tüketiminin olmadığını; bu sebeple, kaçak elektrik tahakkukundan borçlu olmadığının tespit edilmesini ve kesilen borcun faizleri ile birlikte iptaline ve işleyecek faizin durdurulmasına, %40tan az olmamak şartı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz 23.05.2016 T. 2015/10566 E. 2016/7837 K. sayılı ilamı ile “...Somut olayda: davalı kurum elemanları tarafından düzenlenen iki kaçak elektrik tespit tutanağında da ; yapılan kontrolde abonesiz enerji kullandığının tespit edildiği belirtilmiştir. Mahkemece keşif yapılmış, keşif sonrası sunulan fen bilirkişisi raporunda, davacıya ait zeminde kuyu olmadığı belirtilmiş; elektrik mühendisi bilirkişi ise raporunda, davacıya ait olduğu belirtilen tarımsal sulama tesisinin bulunmadığını,arazide mevcut olmadığını anlatmış, mahkemece, söz konusu bilirkişi raporları hükme esas alınmıştır. Kaçak tespit tutanaklarında söz konusu tarımsal sulama tesislerinin yerini gösteren kroki ya da koordinatların zabıt mümzileri yapılan keşifte olay yerinde dinlenmediğinden yer tespiti de yapılamamıştır.
Kaçak elektrik tespit tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdendir. Tutanağın aksinin iddia edilmesi halinde bundan kendisine hak bahşeden kişinin aksini ispat etmesi gerekir. Olayda, tutanağın aksi davacı tarafından ispat edilmemiştir.
Mahkemece; zabıt mümzileri eşliğinde olay yerinde yeniden keşif yapılarak yer tespitinin yapılması, ayrıca davacının o yerde tarımsal sulama faaliyetinde bulunup bulunmadığının resmi kayıtlardan da araştırılması ve dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak ve aralarında ziraat mühendisinin de bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi kurulundan davalının davacı taraftan isteyebileceği dava konusu bedellerin, tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan EPMHY ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyulduğu belirtilerek yapılan yargılamada; davanın kısmen kabulü ile, davacıya ait 3158 ve 11368 tutanak seri numaralı 2010/02 ve 2011/06 dönemlerine ilişkin 37.941,66 TL" lik idari para cezası tutanağından dolayı 2.962,24 TL"lik kısmından ve 42.461,51 TL" lik idari para cezası tutanağından dolayı 2.370,40 TL"lik kısımından borçlu olmadığnıın tespitine karar verilmiştir. Hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, kaçak elektrik kullanımı nedeni ile tahakkut ettirilen borçtan sorumlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik
ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 tarih ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine, HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda, yerel mahkemece; kararının dava sürecini özetleyen kısmı dışında tüm gerekçesinin “Tüm dosya kapsamında usul ve yasaya uygun Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 23.05.2016 tarih 2015/10566 esas 2016/7837 karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; davaya konu kaçak elektrik tutanağı mümzileri ile keşif yapılması kararıyla ziraat bilirkişisinin de bulunduğu yenilenen keşifte tutanak mümzileri hazır edilememiş olmakla, alınan bilirkişi raporu kapsamında tespit edilen kullanım bedeli dışında kalan idari para cezalarının iptali yönünde davanın kısmen kabulü ile davacıya ait 3158 ve 11368 tutanak seri numaralı 2010/02 ve 2011/06 dönemlerine ilişkin 37.941,66 TL" lik idari para cezası tutanağından dolayı 2.962,24 TL"lik kısmından ve 42.461,51 TL" lik idari para cezası tutanağından dolayı 2.370,40 TL"lik kısımından borçlu olmadığnın tespitine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklinde olduğu görülmekle birlikte, dosya kapsamında birden fazla bilirkişi raporu alındığı ve bu raporlara taraflarca itiraz edildiği, hangi raporun hangi gerekçe ile hükme esas alındığı ve bilirkişi raporları incelendiğinde hükme esas alınan tutarlar ile bilirkişi raporlarındaki beyan edilen tutarların da farklılık arz ettiği ancak, rapordaki rakamlara uyulmama sebebi anlaşılamamaktadır.
Bu bakımdan; yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince tarafların yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.