3. Hukuk Dairesi 2019/3999 E. , 2020/325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ... Şarküteri adlı işyerinin maliki olduğunu, mali sıkıntılar nedeniyle yanına davalıyı ortak olarak aldığını, ortaklık koşulları konusunda tarafların anlaştığını, 24/03/2011 tarihinde anlaşma için yazılı protokol düzenlediklerini, bu protokol gereğince tarafların 70.000,00 TL bedel üzerinden iş yerine değer biçmiş olduklarını, tarafların ortaklık hisse oranının % 50 olacağının, devredilen hisse miktarının 35.000,00 TL olduğunun protokolde belirtildiğini, ruhsatın davalının adına devredildiğini, böylelikle iş yerinin yönetiminin hukuki ve fiili olarak davalının eline geçtiğini, davalının ödemesi gereken 15.000,00 TL parayı davacıya ödemediğini, davacının, davalıdan 50.000,00 TL olan alacağının dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan faizi ile birlikte alınmasını talep etmiştir.
Davalı, ismi ... Şarküteri olan işyerine ilişkin protokolde yazılı taahhütlerin yerine getirildiğini, sonra işyeri isminin ... Büfe olarak değiştiğini, tarafların işyerinde yarı yarıya hisseleri bulunan iki ortak olduğunu, taraflar arasındaki hukuki münasebetin Borçlar Kanunun 520 ve devamı maddelerinde sıralanmış olan adi şirket ilişkisi olduğunu, davacının protokolden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafın davasının kısmen 18.900,00 TL olarak kabulüne, dava tarihi olan 23/03/2012 tarihinden itibaren yürütecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, geriye kalan kısma ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2014 / 10190 Esas - 2015 / 5112 Karar sayılı ve 30/03/2015 tarihli kararı ile; "....Somut olayda; davacı, kendisine ait olan ... Şarküterinin devrini davalıya yaptığını, davalının kendisine ödemesi gereken 15.000,00 TL"yi ödemediğini ayrıca kendisine ait olan 35.000,00 TL"lik hisseye de davalının el koyduğunu, davalıdan toplam 50.000,00 TL alacağı olduğunu ileri sürerek, bu bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmektedir.
Yargılama sırasında Hukukçu Av. ... , Mali Müşavir ... ve Büfeci bilirkişi ... müteşekkil heyetçe düzenlenen 28/06/2013 havale tarihli Bilirkişi Raporu ile; taraflar arasında yapılan 24/03/2011 tarihli adi ortaklık sözleşmesi uyarınca maliye/vergi kaydı davacı ortak adına iken, davalı ortak adına oluşturulan ve davalı ortak tarafından işletilen BÜFE"nin aktifinin 7.800,00 TL olduğu, dosya kapsamına yansıyan pasifi bulunmadığı, davacı ortağın adi ortaklığın tasfiye edilmesinden doğan 1/2 oranındaki hissesine isabet eden tasfiye alacağının 3.900,00 TL, davalı tarafından sermaye olarak konulması gerekirken konulmayan sermaye alacağının ise 15.000,00 TL olduğu, davacının toplam alacaklı olduğu miktarın ise 18.900,00 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan işbu Bilirkişi Raporunda sadece büfe içerisindeki malların değeri tespit edilmiştir. Oysa ki, 24.03.2011 tarihli Protokolde büfenin işletme değeri taraflarca 70.000,00 TL olarak belirlenmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece büfenin işletme değeri dikkate alınarak, yukarıda belirtilen tasfiye usulü izlenmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir...." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuştur.
Mahkemece atanan tasfiye memuru raporunda, adi ortaklığın malvarlığının 7.800.00.- TL olduğunu, bu rakamın yarısının davacının tasfiye alacağı olduğunu, davacının kattığı sermayenin 35.000.00.- TL olduğunu, davalının kattığı sermayenin 20.000.00.- TL olduğunu, davalının katmadığı sermayenin 15.000.00.- TL olduğunu, bu durumda davacı alacağının 18.900.00.- TL olacağını belirtmiş, rapor mahkemece hükme dayanak yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne , 18.900.00.- TL dava tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Her ne kadar, mahkemece; bozma kararına uyma kararı verilmiş ise de, bozma ilamına uygun karar verilmemiştir. Mahkemece, uyulan bozma kararında ayrıntılı şekilde anlatıldığı gibi büfenin işletme değerinin 70.000.00.- TL olduğu kabul edilerek, tasfiye memurunun ek rapor hazırlaması sağlanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davacının kazanılmış hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK" ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK"un 428.maddesi uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.