3. Hukuk Dairesi 2019/131 E. , 2020/327 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, trafonun patladığını, tüm vücudunun yandığını,sağ kolunun kesildiğini, kalıcı işgücü kaybına uğradığını, davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik 1.000.00.- TL maddi, 30.000.00.- TL manevi tazminatın olay tarihinden avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacının kusurlu olduğunu, trafo binasının tehlike arzettiğini bilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının kusurunun olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile esastan reddedilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Yasası’nın 69’uncu ve mülga 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 58’inci maddelerinde “bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden” sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın “doğan zararı gidermekle yükümlü” tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığının çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.
Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirlenmiştir.
Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
Bunun yanında; TBK"nun 51/1. (BK"nun 43/1) maddesinde; "Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler." hükmü getirilmiştir.
Buna göre; zararın kapsamının tayininde, zarar görenlerin de zararın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığının araştırılıp, tartışılması gerekir.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5.maddesinde; Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır.
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 27.maddesinde; Tesislerin ve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir.
Düzenlemeleri yer almaktadır.
Dosyaya sunulan ve hükme dayanak alınan bilirkişi raporlarında davalı kurumun yönetmelik çerçevesinde kapılarını kilitli tuttuğu, trafo kapısı kilitli olduğundan patlamanın herhangi bir bakım ve onarım eksikliği nedeniyle meydana gelmediği , davalının kusurun bulunmadığı belirtilmiştir . Yetkin ve görevli olmayan davacının, kilitli kapının asma kilidinin kendisi ya da 3.kişilerce kesilerek trafonun içine girdiği , trafoda meydana gelen ark sonucu patlama olduğu, trafo binasının sacla kaplı kabin olduğu, asma kilitinin bulunduğu, davacının trafo binasının içerisine kendi iradesiyle girmiş olduğu, patlamanın davacının trafo binasının içine girdikten sonra meydana geldiği, eğer davacı trafo binasına girmeseydi bu olayın meydana gelmeyeceği, yaşı itibariyle tehlikeyi bilebilecek yaşta olduğu, olayda davacının % 100 kusurlu olduğu, davalının olayın meydana gelmesinde kusurunun olmadığı anılan bilirkişi raporlarında açıklanmıştır .
Davacı, mala zarar verme ve hırsızlığa teşebbüs suçlarından açılan kamu davasında da delil yetersizliği gerekçesi ile beraat etmiştir.818 sayılı Bk.53.maddesi (6098 sayılı TBK 74.maddesi) uyarınca, hukuk mahkemesi hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir. Mahkemece ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmaksızın deliller incelenerek değerlendirilmelidir. Enerji nakil hattı sahibi olan davalı tehlike arzeden yapı eserinin yapımı, bakım ve eksikliklerinden sorumludur. Bu sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur. Davalı ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmektedir. Yaptığı iş nedeniyle her türlü önlemi alması gerekmektedir. Bu durumda, yapı malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağı kesilmemiştir ve ... Yönetmeliğinin 5. ve 27. maddelerine göre oluşan zarardan davalı sorumludur.
Mahkemece; davalı kurum açısından, yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin; davacı açısından ise, olaydaki bölüşük kusuruna ilişkin değerlendirmeler içeren, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5. ve 27. maddelerine göre somut olayı aydınlatan, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi kurulundan bilirkişi raporu alınarak, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken; eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu konu bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/01/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.