3. Hukuk Dairesi 2019/629 E. , 2020/340 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının tüketmiş olduğu enerji tüketim borcuna ilişkin olarak Serik 2.İcra Dairesi"nin 2010/1572 Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında icra takibi yaptıklarını, davalının borca kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davanın kabulü ile,davalının itirazının iptaline,lehlerine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,cevap dilekçesi sunmamış; 09/02/2016 tarihli celsede kaçak elektrik kullanmadığını, halihazırda abonesi olduğu hattan elektriği kullanmaya devam ettiğini,tesisata müdahalesinin mümkün olmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;Serik 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2013/226 Esas sayılı dosyasında alınan 21/02/2011 tarihli raporda davalının kaçak elektrik kullanımının olmadığının belirtildiği, dosyalarında alınan raporda ise tutulan tutanaklara göre davacının talep edebileceği bedelin belirlendiği, her hangi bir sayaç incelemesi yaptırılmadığı, ceza mahkemesinde fiilin işlenmediğine ilişkin beraat kararlarının hukuk mahkemelerinde kesin delil teşkil ettiği, davalının Serik 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2013/226 Esas sayılı dosyasında üzerine atılı suçtan beraat ettiği, söz konusu beraat kararının kesin delil teşkil ettiği, tüm bu hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde davalı tarafça her hangi bir kaçak elektrik kullanımı söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Uyuşmazlık;kaçak elektrik kullanımından kaynaklı borca yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanan ve 25 Eylül 2002 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13.maddesi hükmünde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından, sayaca müdahale edilerek mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiş, 15.madde hükmünde de, kaçak ve usulsüz elektrik
enerjisi kullanımına ilişkin tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama, tahakkuk, ödeme yöntemleri ile diğer usul ve esasların dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma sunulacağı ve kurul onayı ile uygulamaya konulacağı açıklanmıştır.
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından, 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından uygulanacak “Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında 622 sayılı karar alınmıştır.
Ayrıca, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de bağlı değildir.
Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Yukarıda geçen açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir.
Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır. (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise,davacı elektrik şirketi tarafından davalı hakkında 09.10.2009 tarihli kaçak tutanağının düzenlendiği,tutanak içeriği incelendiğinde ise açıklama kısmında 4x6 antigron kablo ile yeraltından gelerek bina
içerisine girdiği,içeride 3 adet salon tipi klimanın beslendiği,sayaç ve panosunun olmadığı,abonesiz enerjinin direkten kesildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.Bu kaçak tutanağına ilişkin olarak davalı hakkında Serik 2 Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2013/226 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde ise mahkemenin 18.03.2011 tarih ve 2010/180 E.-2011/68 K. sayılı ilk kararında sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmadığından bahisle CMK"nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verildiği,bu kararın katılan elektrik şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca lehe aleyhe kanun karşılaştırması yapılması amacı ile mahkemesine iade edildiği,mahkemenin 12.09.2012 tarih ve 2012/436 E.-2012/370 K. sayılı kararı ile aynı hükmün tesis edildiği,bu kararın katılan elektrik şirketi vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2 C.D.nin 30.04.2013 tarih ve 2013/2410 E.-2013/10713 K. sayılı ilamı ile usuli nedenlerle bozulduğu,bozma sonrası kurulan mahkemenin 07.05.2014 tarih ve 2013/226 E. -2014/199 K. sayılı kararı ile ""...ilgili yasa ile elektrik hırsızlığı suçunun TCK"nun 163/3 maddesinde zikredilen karşılıksız yararlanma suçuna dönüştüğü,alınan raporda da kullanılan elektriğin sayaçtan geçtiğinin belirtildiği..""gerekçesiyle yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle CMK"nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verildiği,bu hükmün ise Yargıtay 2.C.D.nin 29.09.2015 tarihli onama ilamı ile kesinleştiği anlaşılmakla,mahkemece her ne kadar hatalı değerlendirme ile ceza mahkemesince verilen beraat kararı nazara alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de,yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere, eldeki somut uyuşmazlıkta ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamayacağından davaya konu edilen kaçak tahakkuku yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bundan ayrı olarak,HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Somut olayda;dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, yapılan hesaplamanın kaçak tutanak tarihi olan 09.10.2009 tarihinde yürürlükte olan yukarıda ifade edilen yönetmelik hükümlerine uygun olmadığı,hatalı şekilde kaçak tutanak tarihinden sonra 08.05.2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren EPDK Enerji Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplama yapıldığı anlaşılmakla, söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı da kuşkusuzdur.
Bu itibarla mahkemece,ceza mahkemesince yukarıdaki gerekçeler ile verilen beraat kararının eldeki davada hukuk hakimini bağlamayacağı dikkate alınmak suretiyle,davalının sorumlu olduğu kaçak elektrik tüketim bedelinin belirlenmesi yönünden önceki bilirkişi dışında alanında uzman 3’lü bilirkişi heyetinden kaçak tutanak tarihindeki yönetmelik hükümlerine göre yapılan hesaplamayı içerir,Yargıtay ve taraf denetimine elverişli,aşamalarda taraflarca ileri sürülen itirazları da karşılar nicelik ve nitelikte rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.