3. Hukuk Dairesi 2019/5972 E. , 2020/346 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın dahili davalı ... yönünden husumetten reddine; davalı ... yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,dava konusu 207 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... köyü tüzelkişiliği adına kayıtlı iken 26.03.1997 tarihli tahsis kararı ile kendisi adına tapuya kaydedildiğini, davalı belediyenin açtığı tapu iptal tescil davası neticesinde ise tapu kaydının iptal edilerek davalı ... adına tescil edildiğini,taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesine rağmen tarafına davalı ... tarafından herhangi bir bedel ödemesi yapılmadığını,taşınmazın değerinin 80.000 TL olduğunu ileri sürerek,dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...,davacının kanunda belirtilen 5 yıllık sürede bina yapmadığından tescile karar verildiğini, tüzel kişiliğin tüm borç ve alacakları ile birlikte mahalle statüsüne dönüştürülerek köy tüzel kişiliği kaldırıldığını, yasada bedel ödeneceğine ilişkin düzenleme bulunmadığını,bedelsiz tescile ilişkin kesin hüküm olduğunu, davacının bunu tescil davasında ileri sürmesi gerekirken dava kesinleştikten sonra bedel talep ettiğini, tahsis edilen taşınmaz nedeniyle davacı tarafından bir bedel ödenmediğini, ödenmesi gerekli bir bedel olsa bile taşınmazın rayiç değeri değil, ancak tahsis sırasında ödenen bedelin talep edilebileceğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Dahili davalı ...,davacı tarafından önceden köy tüzel kişiliği adına yatırıldığı iddia edilen miktarın yine davalı ..."ndan talep edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın 30.03.2014 tarihinde belediye sınırlarına katıldığını,söz konusu bedelin davalı ... Belediyesi"ne yatırıldığını, dava konusu taşınmazın davalı ... Belediyesi adına tescil edildiğini savunarak, davanın husumetten reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı ... Belediyesi Başkanlığı yönünden davanın kısmen kabulü ile; 158,88 TL"nin davalı ..."ndan tahsili ile davacı tarafa verilmesine; fazlaya ilişkin talebin reddine;davanın dahili davalı ... Belediyesi Başkanlığı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava;sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Somut olayda;davaya konu edilen ilgili adreste kain 207 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... Köy Tüzelkişiliği adına kayıtlı iken 26.03.1997 tarihli tahsis ile davacı adına tescil edildiği , daha sonra davalı ... Belediyesi"nin Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açtığı 2009/396 E.2011/142 K. sayılı dosyasında verilen 24.03.2011 tarihli karar ile""...mahallinde yapılan keşif neticesinde davaya konu taşınmazda herhangi bir yapının olmadığının saptandığı,3367 sayılı kanun gereğince davalının(eldeki dosyada davacı) şartlara uymadığı..."" gerekçesi ile dava konusu taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı ... Belediyesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği ve bu kararın da temyiz edilmeden 11.07.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında yer alan ve ... Emlak ve İstimlak Müdürlüğü"nce dosyaya sunulan 27.02.2014 tarihli yazı ekinde sunulan ödeme belgesi incelendiğinde ise,davacının köy tahsilat makbuzu ile 28.03.1997 tarihinde 158.881,000 TL (yüz elli sekiz milyon sekiz yüz seksen bir bin TL) ödediği, yapılan son yasal düzenlemeler ile davaya konu taşınmazın bulunduğu ... Köyünün 23/07/2004 tarihinde Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu"nun 6.maddesine göre Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alınan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmesi nedeniyle mahallenin de tüzelkişiliği bulunmadığından ... köyüne ait taşınmazlar ile bu köyün tüm borç ve alacaklarının davalı ... Belediyesi"ne geçmiş olması nedeniyle davacının davaya konu taşınmaz için ödemiş olduğu bedeli davalı ... Belediyesi"nden talep etmesinde herhangi bir usulsüzlük olmadığı anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, işlemin bir tarafı kamu kurumu,diğer tarafı ise dar gelirli vatandaştır.Davaya konu arsa tahsisi için davacı davaya konu edilen bedeli idareye yatırmış,daha sonra davalı ... Belediyesi tarafından Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açtığı 2009/396 E.2011/142 K. sayılı dosyada verilen 24.03.2011 tarihli karar ile dava konusu taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptali ile davalı ... Belediyesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş olmakla,eldeki bu davada davacının gerçek zararının davalı ... Belediyesi"nden tahsiline karar verilmesi gerektiği açıktır.Arsa tahsisi için yapılan sözleşme geçerli olup, sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacı,ifanın imkansız hale geldiği tarih olan Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/396 E.2011/142 K. sayılı dosyasının kesinleşme tarihi olan 11.07.2011 tarihindeki rayiç değerini isteyebilir.
Mahkemece eldeki davada yapılması gereken dava konusu taşımazın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki rayiç değerine hükmetmek olmalı iken,hatalı değerlendirme ile davacının kusurlu olduğu gerekçesi ile davacının 1997 yılında ödediği bedelin aynen iadesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- TBK"nun 117. maddesinin 2. fıkrasında "muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer "düzenlemesi yer almaktadır.
Aynı maddenin 2. fıkrasında ise "borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşen iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirim şarttır" denilmektedir.
Somut olayda; davacı tarafça açılan davada faiz talebinde bulunulmasına rağmen, davalının kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığına göre hatalı değerlendirme ile davacının kusurlu olduğundan bahisle hüküm altına alınan alacağa faiz işletilmemesi de hatalıdır.
Bu itibarla mahkemece, davaya konu taşınmaza yakın bölgelerden ve ifanın imkansız hale geldiği tarih olan 11.07.2011 tarihine yakın zaman içinde yapılan benzer yüz ölçümlü taşınmazların satışlarını bildirmeleri için taraflara imkan tanınmalı, gerektiğinde re"sen emsal temini yoluna gidilerek, bu emsallerde dikkate alınarak tahsis edilmesi planlanan taşınmazın rayiç değerinin mahallinde yapılacak keşif ile yeniden bilirkişi kurulu eşliğinde inceleme yapılarak denetime elverişli, bilimsel verilere uygun alınacak rapor sonucuna göre belirlenmesi suretiyle, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek ve davacının davalıyı dava tarihi öncesinde temerrüde düşürdüğüne dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı da dikkate alınarak hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.01.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.