3. Hukuk Dairesi 2019/4483 E. , 2020/356 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kendisine ait tarlada 30 yılı aşkın süreden beri çiftçilik işi ile uğraştığını, davalı kurum tarafından 11/04/2010 tarihinde haksız ve hukuka aykırı olarak kaçak tespit işlemi yapılıp devamında kaçak tüketim faturası ile ek tüketim faturasının tahakkuk ettirildiğini, Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/565 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılaması sonunda beraatine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kaçak kullanım olmadığını, toplam 53.995,90 TL tutarındaki kaçak tüketim ve kaçak ek tahakkuku adı altında tanzim edilen faturalardan borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı, elektrik abonesinin tüketim ekstrelerinin karşılaştırılmasında tutanak tarihinden önceki tüketimlerin kurulu güce göre düşük olduğunu, davacının tahakkuk ettirilen faturalardan sorumlu olduğunu belirterek haksız ve hukuka aykırı açılan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalı kurum tarafından düzenlenen 11.04.2010 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağına göre, tahakkuk ettirilen 53.995,90 TL borçtan davacının 8.149,88 TL borçlu olduğu, 45.846,02 TL"den borçlu olmadığının tespitine dair verilen karar Dairemizin 09.05.2018 tarih ve 2016/17900 E. ve 2018/4923 K. sayılı kararıyla; hükme esas olan bilirkişi raporunda, tutanak tarihi sonrası dönemlerin ihtilafsız dönem kabul edilerek kaçak elektrik enerjisi tüketim miktarının hesaplandığı oysa ki, 622 sayılı kararda, tüketim miktarı hesabında öncelikle kaçak kullanım tespitinin yapıldığı tarihten geriye dönük olarak ihtilafsız dönemdeki tüketimi doğru olarak kaydetmiş sayaç değerinin esas alınması gerektiğinin düzenlenmiş olduğu, bu durum karşısında hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamanın 622 sayılı karara uygun olmadığı, bu nedenle dosyanın önceki bilirkişiler dışında üçlü uzman bilirkişi kuruluna verilip, davacının, tüm tüketim endekslerinin getirtilerek öncelikle kaçak kullanım tespitinin
yapıldığı tarihten önceki ihtilafsız dönem belirlenip, ihtilafsız dönemin saptanamaması halinde 622 sayılı kararın 1/C 1-b bendi gereğince bağlantı gücü ve kullanım faktörü esas alınarak tüketim miktarının taraf ve Yargıtay denetime elverişli olarak hesaplanması ve davacının itirazlarını da karşılar nitelikte rapor alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru görülmeyip bozmayı gerektirdiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde; 21.02.2019 tarihli bilirkişi heyet raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü ile davacının yargılama sırasında ödemiş olduğu 42.947,64 TL"nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Dairemiz 09.05.2018 tarihli ve 2016/17900 E. 2018/4923 K. sayılı bozma ilamında dosyanın önceki bilirkişiler dışında üçlü uzman bilirkişi kuruluna verilerek, davacı abonenin tüm tüketim endekslerinin getirtilerek öncelikle kaçak kullanım tespitinin yapıldığı tarihten önceki ihtilafsız dönemin belirlenmesi, ihtilafsız dönemin saptanamaması halinde 622 sayılı kararın 1/C 1-b bendi gereğince bağlantı gücü ve kullanım faktörü esas alınarak tüketim miktarının taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olarak hesaplanması ve davacının itirazlarını karşılar nitelikte rapor alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek eksik inceleme ile hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de, davacının tüketim endeksleri getirtildikten sonra dosyanın bilirkişiye tevdii ile bilirkişi tarafından tüketici endeksleri üzerinden inceleme yapılarak rapor düzenlenmesi gerekirken, davacıya ait tüketim endeksleri dosya arasına alınmadan, dosyanın doğrudan bilirkişi heyetine tevdi edilerek, düzenlenen eksik rapor doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla; mahkemece bozma gereği yerine getirilmemiş olduğundan, davacının kaçak tespit tutanağından önceki tüm tüketim endeksleri getirtildikten sonra önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere, kaçak kullanım tespitinin yapıldığı tarihten önceki ihtilafsız dönem belirlenip, ihtilafsız dönemin saptanamaması halinde 622 sayılı kararın 1/C 1-b bendi gereğince bağlantı gücü ve kullanım faktörü esas alınarak tüketim miktarının taraf ve Yargıtay denetime elverişli olarak hesaplanması ve davacının itirazlarını da karşılar nitelikte rapor alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu davalı yönünden açık, davacı yönünden kapalı olmak üzere, 20/012020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.