3. Hukuk Dairesi 2019/2365 E. , 2020/370 K.
"İçtihat Metni"
Davacılar ... vd. ile davalı ... aralarındaki alacak davasına dair İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04/10/2018 tarihli ve 2016/214 E. - 2018/431 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 04/02/2019 tarihli ve 2018/7918 E. - 2019/668 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; ... İli, ... İlçesi, ... Sokak, ... Mahallesinde kain 866 Ada, 185,186,187 Parsel sayılı taşınmazların , dedeleri muris ... adına kayıtlı olduğunu, taşınmazların intikal işlemleri yapılırken, tapu kaydında görülen " 186 ve 187 nolu parsellerde ... Efendi, 185 nolu parselde Harameyn, ... ve ... vakfına icereli " vakıf şerhleri nedeni ile davalı kuruma ihtirazı kayıt ile 131.160,00 TL taviz bedeli ödemek zorunda kaldıklarını; taşınmazların evveliyatları incelendiğinde, tapu kaydındaki bahse konu şerhin sonradan tek taraflı olarak, hukuka aykırı olarak düşüldüğünü, şerhde yazılı olan vakıf isminin sahih bir vakıf olmayıp, zamanında tasfiye edilen gayrisahih vakıf olduğunu, taviz bedeli ödeme yükümlülüklerinin bulunmadığını ileri sürerek; haksız ve hukuka aykırı olarak davalı kurum tarafından tahsil edilen 131.160,00 TL"nin ödeme tarihi olan 19/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; yine 482,41 TL tutarındaki ihtarname masrafının da yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı; istirdadı talep edilen bedelin, 27/02/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 18. maddesine istinaden alınan bir bedel olduğunu, davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını; bir taşınmazın sahih vakıflardan olan icareteynli veya muktaalı vakıf niteliğinde olması için, her şeyden önce bir köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklardan vakfedilmiş olması gerektiğini, dava konusu taşınmazların da eski yerleşim içerisinde kaldığını, cinsinin arsa vasıflı olduğunu, kadastro tutanağı incelendiğinde icareli olarak vakfedildiğini, bu nedenle taviz bedelinin tahsil edilmesinde yasal zorunluluk bulunduğunu; kabul anlamına gelmemekle birlikte ödeme tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama sırasında alınan 15/08/2014 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu taşınmazlar üzerindeki şerhe konu vakfın gayrisahih vakıf olduğu, bu nedenle taviz bedeline tabi olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 131.160,00 TL taviz bedelinin 16/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; 482,42 TL ihtarname masrafının ise 14/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 27.01.2016 tarih ve 2015/1873 E. - 2016/884 K. Sayılı ilamı ile, "...Öncelikle varsa davaya konu vakıflara ait vakfiyenin dosya arasına alınması sağlanmalı, bundan sonra
mahallinde keşif yapılarak, vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakıfın bir hakkının kalıp kalmadığı, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceği hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması hususunda , yukarıda anlatılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurulduktan sonra , sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan 27/02/2018 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda; davaya konu vakıflara ait vakfiyelerin bulunmadığı, davalının hakkında bilgi sahibi olmadığı vakıflar için taviz bedeli talep edemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 131.160,00 TL taviz bedelinin 16/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; 482,42 TL ihtarname masrafının ise 14/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin, 04.02.2019 tarihli ve 2018/7918 E. - 2019/668 K. sayılı ilamı ile onanmış, onama ilamına karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan incelemede;
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin reddi gerekir.
2-) Temerrüt (gecikme) faizi; borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödemesi gereken, miktarı yasalarla belirlenmiş asgari bir tazminat türü olarak tanımlanabilir (Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İst.1992, s.127 vd.).
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. (TBK 117. madde) Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise, takip tarihinde temerrüt gerçekleşir. (11.12.1957 tarih 17/29 sayılı İçihadı Birleştirme Kararı) Temerrüde esas icra takibi de bulunmuyorsa dava tarihinde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda; davacılar tarafından davalı tarafa keşide edilen ... 3. Noterliği"nin 14/02/2013 tarihli ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, davalı kurum tarafından tahsil edilen 131.600,00 TL taviz bedelinin, bahse konu ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde taraflarına iadesinin talep edildiği ve ihtarnamenin de davalı ..."ne 18/02/2013 tarihinde tebliğ edildiği, buna rağmen mahkemece, hükmedilen alacağa 16/11/2011 tarihinden itibaren faiz işletildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; 14/02/2013 tarihli temerrüt ihtarında tanınan süre gözetilerek, bu süre sonunda temerrüdün gerçekleştiği dikkate alınarak, hükmedilen asıl alacağa ilişkin faiz başlangıç tarihinin, süre bitiminden itibaren başlatılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde 16/11/2011 tarihinden geçerli faize hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı Dairemizce bu defa yapılan yeniden inceleme sonucu anlaşıldığından; davalı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 04.02.2019 tarihli ve 2018/7918 K. - 2019/668 K. sayılı onama ilamı kaldırılarak, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair karar düzeltme istemlerinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK"nın 440. maddesi gereğince davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 04.02.2019 tarihli ve 2019/7918 E. - 2019/668 K. sayılı onama ilamı kaldırılarak mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 20/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.