3. Hukuk Dairesi 2020/5432 E. , 2021/4921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece bozma gereğince yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ithal malzemelerle üretileceği taahhüt edilen ve lüks olarak tanıtılan inşaat halindeki siteden D Blok 23 nolu daireyi yüklenici olan ... şirketinden 16.12.2007 tarihli sözleşme ile satın aldığını, 356.400,00 TL satış bedelini ödediğini, taşınmazın 30.06.2009 tarihinde tapusunun verildiğini, daha sonra davalı ile dava dışı yüklenici Bozoğlu şirketi arasındaki sözleşmenin feshedildiğini, inşaatın başka bir şirkete teslim dilerek tamamlanmaya çalışıldığını, teslimden sonra konutta çok sayıda açık ve gizli ayıbın ortaya çıktığını, alım öncesinde yapılan tanıtımların ve vaatlerinin yerine getirilmediğini, site yönetiminin ayıpları gidermeye çalışsa da başarılı olamadığını ileri sürerek, değer kaybı ile tapu harç ve masraflarının 300.000,00 TL"den az olmamak üzere tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL bedel ile ihtar masrafı olan 102,36 TL bedel toplamı olan 10.102,36 TL’nin davalıya gönderdiği ihtarnamenin tebliğinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile dava konusu bağımsız bölümde mevcut olan ayıplı işler nedeniyle meydana gelen 7.312,03 TL değer kaybının 27.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, 102,36 TL ihtarname masrafının ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiş, karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı konutta oluşan değer kaybının ödetilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne, 11.451,00 TL alacağın, 1.000,00 TL"lik kısmına dava tarihinden, geri kalan kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalı taraftan tahsiline, karar verilmiş; anılan karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 17.05.2018 tarihli 2016/19235 Esas, 2018/5987 Karar sayılı ilamı ile “...Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacının 16.12.2007 tarihinde satın aldığı dairenin 07.11.2008 tarihinde fiilen teslim edildiği, davacının satın aldığı bu taşınmazla ilgili ayıp ihbarını 05.03.2012 tarihli ihtarname ile davalıya bildirdiği ve sonrasında 11.04.2013 tarihinde açtığı eldeki dava ile de eksik ve ayıp iddiası ile satın aldığı taşınmazda meydana gelen ekonomik eksikliğin tazminini istemiştir. Davacının dava dilekçesinde tanımladığı ve mahkemece bilirkişi raporu hükme esas alınarak bir kısım eksik ve ayıplı işlerin davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşürdüğü gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak yukarıda da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, bilirkişi raporlarında söz konusu işlerin açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu açıklanmadığı, gizli ayıpların fiili teslimden sonra ne zaman ortaya çıktığının değerlendirilmediği gibi gizli ayıplı işler için kanunun öngördüğü sürede derhal ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı hususlarının da tartışılıp değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda içerisinde jeoloji mühendisi de bulunan konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden açık ayıplı ve gizli ayıplı işler belirlenerek, açık ve gizli ayıplı işler konusunda ihbarın kanunun öngördüğü sürede yapılıp yapılmadığı hususunda ayıpların niteliği ve ortaya çıktıkları zaman dilimi ve bu ayıpları normal vasıflardaki bir tüketicinin fark edebileceği zaman dilimi gözetilip tarafların delilleri de dikkate alınarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık bilirkişi raporu alınıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle bozulmuş; Mahkemece bozma ilamına uyma kararı verilmiştir.
Bu aşamada usulü kazanılmış hak müessesinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usulü kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK)
Somut olayda, Mahkemece jeoloji mühendisinin de yer aldığı bilirkişi heyetinden rapor alınarak bir karar verilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu konut ve ortak alanlardaki açık ve gizli ayıplar belirlenmiş, ancak bozma ilamında belirtildiği üzere tespit edilen gizli ayıpların fiili teslimden ne kadar zaman sonra ortaya çıktığı, buna göre davacının her bir gizli ayıp için süresinde ihbar külfetini yerine getirip getirmediği değerlendirmeden, site yönetiminin talebi üzerine ortak alanlarla ilgili yapılan tespit neticesinde alınan bilirkişi raporunun 05.02.2012 tarihli olağan kat malikleri toplantısında okunduğu, davacının ise 05.03.2012 tarihinde ihtarname göndererek süresinde ihbar külfetini yerine getirdiği belirtilerek değerlendirme yapılmıştır. Buna göre, Mahkemece bozma kararının gereği tam olarak yerine getirilmeden ve eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; uyulan bozma kararı doğrultusunda, açık ve gizli ayıplı işler konusunda ihbarın kanunun öngördüğü sürede yapılıp yapılmadığı hususunda ayıpların niteliği ve ortaya çıktıkları zaman dilimi ve bu ayıpları normal vasıflardaki bir tüketicinin fark edebileceği zaman dilimi gözetilip tarafların delilleri de dikkate alınarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık bilirkişi raporu alıp, hasıl olacak sonuca göre bir hüküm oluşturmaktır.
2- Bozma nedenine göre bu aşamada davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.