Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3004
Karar No: 2021/10652

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/3004 Esas 2021/10652 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/3004 E.  ,  2021/10652 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi
    No : 2020/156-2020/394
    Davacılar : 1-... 2-... 3-... adlarına Av. ...



    Dava, iş kazasından sigortalının vefatı nedeniyle hak sahiplerinin maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma kararına uyan İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen kararın davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü vekilinin süresi içersinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerin murisi ..."un, davalı ..."nın ruhsat veren, diğer davalı şirketin ise rödovansçı şirket olarak faaliyet gösterdiği işyerinde işçi olarak çalışırken 19.02.2014 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, belirterek fazlaya dair talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 1,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili bozmadan sonra verdiği 19.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminatlarını fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere Eş ... için 168.324,65 TL’ye ... ... için 46.716 TL’ye, ... ... için 43.672,70 TL’ye artırmıştır.
    II-CEVAP
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; Davada zamanaşımı olduğunu ve davanın mükerrer olarak açıldığını, diğer davalı ile aralarında asıl-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, bu şirketle aralarında rödovans sözleşmesi bulunduğunu, tüm sorumluluğun rödovansçı şirkete ait olduğunu, ölümün olayla bir ilgisinin bulunmadığını, ölümün iş kazası sonucu olmadığını, olayda tespit olunan maluliyet arasında uygun neden-sonuç bağının bulunmadığını, müteveffanın kusurlu olduğunu, dikkatsiz ve tedbirsiz çalıştığını, bu nedenle maluliyetin ortaya çıktığını, dava konusu olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kusurun tamamının kaza geçiren işçide olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... Madencilik Şirketi vekili beyanlarında; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    1- 01.06.2017 tarihli ilk kararda
    “1-Davalı ... yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine,
    2-Davalı ... Madencilik Şirketi yönünden açılan davanın kabulü ile;
    a) Davacı ..."un maddi zararı 85.865,01-TL,
    b) Davacı ..."un maddi zararı 26.657,67-TL,
    c) Davacı ..."un maddi zararı 32.764,55-TL olarak belirlenmekle taleple bağlı kalınarak 1,00-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Davalı ... Madencilik Şirketinden alınarak davacılara verilmesine, ” karar verilmiştir.
    2- 22.10.2019 tarihli ikinci kararda:
    “1-Davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine,
    2-Davalı ... Mad. İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın kabulü ile;
    1,00-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,” karar verilmiştir.
    3- İş bu temyize konu 15.12.2020 tarihli son kararda:
    “1-Davanın kabulü ile;
    168.324,65-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a ödenmesine,
    46.716,00-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a ödenmesine,
    43.672,70-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a ödenmesine,” karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    “İlk derece mahkemesinin 01.06.2017 tarihli ilk kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 16.02.2018 tarihli kararıyla davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine” karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle: kusur dağılımını kabul etmediklerini, hesap raporunun hatalı olduğunu, vekalet ücretinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde özetle: rödovansçı şirket işçilerinin kazalarından sorumlu olmadıklarını diğer davalı ... Şirketi ile aralarında 6 nolu taşkömürü sahasının Rödovans karşılığı işlettirilmesine dair sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin bağımsız bir işyeri olduğunu, sözleşmenin 15 k maddesi gereğince mevzuata ilişkin tüm sorumlulukların işletmeciye ait olduğunu, kusur raporunda müvekkiline kusur verilmediğini, Maden Kanununda ruhsat sahibinin sorumluluğuna dair hüküm olmadığı Ek 7. maddeninin de bunu düzenlediğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    A) Davacı ve davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü vekilinin sigortalının çocukları ... ve ... hakkındaki hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070,00 TL’dir.
    Somut olayda ıslah dilekçesiyle beraber ... ... için 46.716 TL, ... ... için 43.672,70 TL maddi tazminat isteminde bulunulduğu ilk derece mahkemesince anılan tazminat miktarlarının tamamının kabulüne karar verildiği, karar tarihi itibariyle iş bu her bir davacı için kabul ve reddolan maddi tazminat miktarlarının ayrı ayrı 72.070TL’lik kesinlik sınırı altında kaldığı anlaşılmakla anılan hükme yönelik davacılar ve davalı ... vekilinin temyiz isteminin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    B) Davacı ve Davalı ... vekilinin sigortalının eşi ... hakkındaki hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacı vekilinin tüm davalı ... vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Dava; 19.02.2014 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. ..., Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. ... ...’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.)
    Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
    Somut olayda hesap bilirkişiden alınan 20.04.2016 tarihli raporda davacı eşin maddi tazminat alacağının 85.865,01 TL olarak tespit edildiği, mahkemece verilen 01.06.2017 tarihli ilk kararda anılan miktara itibarla davacı eşin 85.865,01 TL maddi tazminat alacağı bulunduğu ancak taleple bağlı kalınarak davacı eş lehine 1,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalı ... Madencilik İnş. Malz. Orm. Ürn. Turizm Gıda Mad. Oto. Emlak Alım Satım İnş.Nak.Taah.San.Tic.Ltd.Şti.nden tahsiline hükmedildiği, kararın davacı vekili tarafından TTK Genel Müdürlüğünün tazminat alacağından sorumluluğu yönünden temyiz edildiği, hesaba dair bir temyiz itirazının bulunmadığı, bu yönle temyizi kabil kararda davacı eş yönünden bu maddi tazminat miktarının davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği halde, mahkemece temyiz eden davalı yönünden ıslah edilen miktarın tamamını kapsayacak şekilde kabul kararı verilmesi hatalı olmuştur.
    Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar değerlendirilmek, temyiz etmeyen taraf lehine davacı lehine oluşacak usuli kazanılmış hak da değerlendirilmek suretiyle davalıların tazminat alacaklarından sorumluluğu hakkında bir karar vermekten ibarettir.
    O halde, davalı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü vekilinin bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: İlk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istem halinde davalılardan Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü iadesine, Üye ..."ın muhalefetlerine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ..., ..."nın oyları ve oy çokluğuyla, 21/09/2021 gününde karar verildi.
    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “temyiz kesinlik sınırının belirlenmesinde eş ve çocuklar için açılan maddi isteminde birden fazla aynı talepte bulunan davacılar yönünden de ayrı ayrı mı yoksa toplamlarının mı dikkate alınacağı, buradan varılacak sonuca göre davalılar vekili tarafından temyiz incelemesine eş dışında çocuklar açısından her biri 72.080,00 TL kesinlik sınırı altında kalan ancak toplamda bu miktarı geçen maddi tazminat istemlerinin kesinlik kapsamında kalıp kalmadığı ve temyizi kabil nitelikte olup olmadığı, ayrıca davacı eşin maddi tazminat istemi yönünden “bozma öncesi verilen ilk kararda davacı tarafın tazminat miktarına itiraz etmemesi nedeni ile mahkemece bozma kararına uyularak verilen karardan sonra güncellenen ücrete göre yeniden maddi tazminat hesaplanması üzerine ilk karardakinden daha fazla (ek dava ile talep olunan maddi tazminat kısmı eklendikten sonra) maddi tazminata hükmedilmesinin davalı yararına usulü kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde bulunup bulunmadığı” noktalarında toplanmaktadır.
    A. Kesinlik yönünden;
    2. Çoğunluk görüşü ile davacı sayısı kadar açılan maddi tazminat miktarlarının davaların yığılması nedeni ile ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi olduğu kabul edilerek, davalı tarafın davacı eş için kabul edilen eş için kabul edilen 168.324,65 TL dışında, davacı ... ... için 46.716,00,00TL ve davacı ... ... için 43.672,70 TL olmak üzere toplam 258.713,35 TL olarak hüküm altına alınan maddi tazminatlara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
    3. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve 1944/19E.,1945/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini (başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini) istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer"i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum "objektif dava birleşmesi" olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir (Kılıç, Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ... 2011, C.I, s. 1454).
    4. Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan bu kurum, HMK’da “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir(HMK. Mad. 110). Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
    5. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik-fer’ilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
    6. Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (... Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, ... 2017, s.1093 ).
    7. Önemle vurgulanmalıdır ki; kesinlik sınırının belirlenmesi kamu düzenindendir ve kesinlik sınırı belirlenirken davanın değeri esas alınır. Davanın değeri ise genel anlamıyla, bir davadaki taleplerin toplamıdır.
    8. Birleştirilen davalarda, kesinlik sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, ... 2001, s. 4514).
    9. İhtiyarî dava arkadaşlığında, kesinlik sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
    10. Karşılık davada, kesinlik sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
    11. İş uyuşmazlıklarında birden fazla talep içeren tazminat ve alacak istemi, iş sözleşmesinden kaynaklanıp, hesabın unsuru olan hizmet süresi ve ücret her bir kalemi ayrı ayrı etkilediğinden her bir alacak kalemi açısından değil toplam alacak miktarı yönünden kesinliğe bakılmaktadır.
    12. İş kazası nedeni ile maddi tazminat ve manevi tazminat miktarlarında hesabın unsurları farklı ise de tarafların kusur oranları ve hesabın diğer unsuru olan tazminata esas ücret maddi tazminatı doğrudan etkileyecektir.
    13. Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar...konusunda karar verecek olan,...bir mahkeme tarafından davasının...görülmesini istemek hakkına sahiptir...” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da “...Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir (... ... B. No: 2012/791, 07/11/2013, § 52)” şeklinde tespitlere yer verilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (... ve .../Türkiye, B. No: 37569/06, 27.11.2012, § 42).
    14. Belirtmek gerekir ki asıl olan kanun yoluna başvurudur. Buradaki sınırlamalar ise ölçülü olmalı ve erişim hakkını önemli ölçüde etkisizleştirmemelidir. Aynı vakıaya dayalı birden fazla talebin veya aynı vakıa nedeni ile aynı davada talepte bulunanların ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi tutularak mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması, kusur veya maluliyet oranın farklı farklı belirlenmesine neden olacak ve erişim hakkını etkisizleştirecektir.
    15. Somut olayda davacılar aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı maddi tazminat taleplerini aynı davada birleştirmiştir. Objektif dava birleşmesi olarak adlandırılan bu durumda taleplerin her biri ve davacı sayısı kadar ayrı dava olmakla birlikte, görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi tazminat tutarlarının toplamları esas alınmalıdır.
    16. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve 2018/4-375 Esas, 2019/473 Karar, 30.04.2019 tarih ve 2017/4-1394 Esas, 2019/494 Karar ve 30.03.2021 tarih ve 2019/(21)10-768 Esas, 2021/361 Karar sayılı ilamlarında kabul edilmiştir.
    17. Sonuç itibari ile somut uyuşmazlıkta davalı tarafın çocuklar yönünden temyiz isteminin kesinlik sınırından reddi isabetli olmamıştır. Maddi tazminatların davacı sayısına göre talep edilen miktarlar birlikte toplam alındığında temyiz incelemesi yapılması ve eş için kabul edildiği gibi işin esasına girilmesi gerekirdi. Bu nedenle çoğunluğun kesin olduğu görüşüne katılınmamıştır.
    B. Usulü müktesep hak yönünden;
    18. Çoğunluk ile aradaki ikinci temel uyuşmazlık ise “bozma öncesi verilen ilk kararda davacıların hesaplanan tazminata esas ücrete itiraz etmediği, mahkemece bozma kararına uyularak verilen karardan sonra güncellenen ücrete göre yeniden maddi tazminat hesaplanması üzerine ilk karardakinden daha fazla (ek dava ile talep olunan maddi tazminat kısmı eklendikten sonra) maddi tazminata hükmedilmesinin davalı yararına usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde bulunup bulunmadığı” noktasında toplanmaktadır.
    19. Somut uyuşmazlıkta ilk karar davacıların temyizi yönünden asıl-alt işveren sorumluluğunun araştırılması, ikinci karar ise davacı temyizi yönünden davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilerek davacı lehine bozulmuştur. Bozmadan sonra mahkemece bozmaya uyulmuş, ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca hüküm tarihine yakın hesabın unsuru ücrete göre tazminatın miktarı hesaplanmış ve davacı lehine fark çıkması üzerine, davacı ıslah ile bu fark tazminat alacağını talep etmiş ve mahkemece ek dava ile talep edilen tazminatın kabulüne karar verilmiştir.
    20. Kararın taraflarca temyizi üzerine bozma öncesi tazminata esas ücret yönünden davacının itirazı olmadığı ve davalı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu gerekçesi ile karar davacı aleyhine bozulmuştur.
    21. Çoğunluk görüşünün, aşağıda açıklanan gerekçe ve özellikle maddi tazminatın karar tarihine yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu durum usulü kazanılmış hakkın istisnası olması nedeni ile isabetli olmadığı kanaatindeyim. Zira;
    22. Usulü kazanılmış hak: Görülmekte olan bir davada taraflardan birinin ya da mahkemenin yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka usule ilişkin kazanılmış hak denilmektedir. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur(04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Ne var ki; kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağı uygulanamaz. Yargıtay, kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetme ile yükümlüdür(Bkz. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 baskı, Cilt V., s.4727-4736). Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu"nun kararlarında da benimsenmiştir(HGK. 21.01.2004 gün ve 2004/1-46 E.-6 K.; 6.10.2004 gün ve 2004/ 1-433 E. - 483 K).
    23. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K.).
    24. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. b ... 2001, s 4738 vd).
    25. Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
    26. Bir hakkın usulü kazanılmış hak oluşturması için bu hakkın doğması ve yargılama sırasında oluşması gerekir. Kısaca taraf bu durum ve olgu gerçekleştiği halde itiraz etmemiş olmalıdır. Nasıl doğmamış bir hak için vazgeçilmeyeceğine göre doğmayan bir hak da usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
    27. İş kazası sonucu, tazminat oranının belirlenmesine esas malûliyet oranının tespiti, kısaca zararın tam olarak bilinmesi bir süreç alabilir. Hukuka aykırı bir eylem işlenilmesine karşın, onun doğuracağı zarar henüz ortaya çıkmamış(veya tam olarak belirlenmemiş), zararın ortaya çıkması için eylem tarihinden itibaren bir takım etkenlerin gerçekleşmesi veya belli bir zamanın geçmesi gerekiyor ise zararın bütün unsurlarıyla birlikte öğrenilmesi mümkün değildir. Oysaki zarar görenin mahkeme önünde ciddi bir dava açarak tazminat isteminde bulunabilmesi ve bu istemini objektif bir şekilde destekleyen, etkili gerekçelerini ortaya koyabilmesi için oluşan zararın niteliğini, kapsamını ve bütün unsurlarını öğrenmesi gerekir. O halde böyle bir süreç nedeni ile malûliyet oranı tam kesinleşmeden tazminata karar verilmesi halinde, bu tazminat miktarı zarar gören tarafından temyiz edilmese bile gelişen durum nedeni ile maluliyet oranı daha sonra tam olarak belirlenmiş ve farklı bir oran ise önceki tazminat miktarı karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak teşkil etmeyecektir.
    28. Gelişen durum kavramı salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder (Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2002 tarihli ve 2002/4-882 E., 2002/874 K.; 10.06.2015 tarihli ve 2014/21-282 E.,2015/1548 K.; 01.03.2017 tarihli ve 2014/21-2372 E., 2017/379 K. sayılı kararları). Diğer taraftan, iş kazası nedeniyle maddi tazminat davalarında aktüerya bilirkişi raporlarında işçinin ücreti ile birlikte karar tarihine yakın son asgari ücrette dikkate alınır.
    29. Kısaca gelişen durum devam ediyor ise önceki malûliyet oranı, iş kazasına uğrayan işçi yönünden bağlayıcı olmayacağı gibi bu malûliyet oranına göre verilen tazminat davası kesin hüküm de teşkil etmeyecektir. Zira dava konusu tazminatın miktarı, malûliyet oranı ve tazminata esas ücretin miktarının değişmesi ile artmaktadır. Dolayısı ile dava konusu değişmektedir. Bu durumda da karar davacı tarafından temyiz edilmemiş olsa bile bozmadan sonra maluliyet ve ücrete göre dava konusu miktar değişmiş ise önceki karardaki miktar usulü kazanılmış hak oluşturmaz.
    30. Diğer taraftan maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurlarının hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerekir. Daha önce bir veya birkaç hesap raporu verilmiş olsa bile, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretlerden dolayı yeniden ek rapor alınması zorunludur.
    31. Maluliyet oranı gibi zararın hesaplanmasına ilişkin diğer bir unsur da ücrettir. Asgari ücretin artması halinde, karar tarihine yakın ücrette değişeceğinden, bu ücrete göre zararın hesaplanması gerekmektedir. Zira asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanması zorunludur. Bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerekir. Yargıç, bir istek olmasa dahi, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlüdür. Davacı, bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretlerin uygulanması kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan, davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmaz.
    32. Somut uyuşmazlıkta bozmadan sonra asgari ücrette artış meydana gelmesi nedeni ile karar tarihine en yakın bilinen ücret üzerinden hesaplama ile maddi tazminat bozma doğrultusundaki kusur oranına göre saptanmış ve davacı bunun üzerine ıslah ile fark tazminatı talep etmiştir. Bilinen ücret bozmadan sonra değişmiştir. Davacı taraf bozmadan önceki ilk kararda bilinen ücret üzerinden hesaplanan tazminata itiraz etmemiştir. Ancak bu bilinen ücret bozmadan sonra değişmiştir. Bir taraf ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra bilinen ücret değişmiştir. Değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Kaldı ki çocuklar yönünden kesinlik nedeni ile kabul edilen ücret değişikliğinin, eş için kabul edilmemesi bir çelişkidir.
    33. Sonuç itibari ile kararın onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, kesinlik ve bozma görüşüne katılınmamıştır.
    ...




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi