3. Hukuk Dairesi 2019/4057 E. , 2020/480 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 71155 abone nosu ile su abonesi olduğunu, 25 yıldır tüm faturaları ödediğini, Temmuz 2014 tarihinde 2.671,00 TL, bir sonraki faturada 4.729,00 TL fatura düzenlendiğini, itirazı üzerine sayacın söküldüğünü, 31/12/2014 tarihli raporda sayacın %4 hatalı ölçüm yaptığı, ancak herhangi bir arızasının bulunmadığının tespit edildiğini, bu miktarda su tüketmesinin mümkün olmadığını belirterek tahakkuk eden 4.729,00 TL fatura nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı, yapılan işlemin mevzuat hükümlerine uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile davacının davalı kuruma 4.698,50 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş,davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin, 11.05.2017 tarih,2016/7947 esas, 2017/7017 karar sayılı ilamı ile " Her ne kadar dava konusu olayda, bilirkişi görüşüne başvurulmuş ise de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenler bilimsel verilere uygun şekilde gösterilmemiş, dava konusu borç hakkında yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde bir hesaplama yapılmadan varsayıma dayalı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu durumda; söz konusu rapor, bilimsel verilere uygun olmadığından hükme dayanak alınacak nitelikte değildir.Hal böyle olunca mahkemece; su tüketimi ve uygulanan tarifelerin hesabı hakkında uzman bilirkişi heyetinden, dava konusu su borcu hakkında tahakkuk tarihindeki ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, davalı tarafın itirazlarını da karşılayacak şekilde, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir."gerekçesiyle bozulmuş, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; davacı abone hakkında tahakkuk ettirilen su borcundan dolayı borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, Dairemiz bozma ilamı ile açıkça; su tüketimi ve uygulanan tarifelerin hesabı hakkında uzman bilirkişi heyetinden rapor alması gerektiği belirtildiği halde ,makine mühendisi bilirkişiden rapor alınıp, akabinde hukukçu ve hesap bilirkişinden rapor alınmış olup, bozma kararının gereği yerine getirilmemiştir.
Makine mühendisi bilirkişi davalı kurum tahakkukların yerinde olduğunu, tahakkukların 17 yıllık bir süreyi kapsadığını belirtirken, hukukçu ve hesap bilirkişi raporunda davacının bir yıl içerinde 2326 metreküp su kullanmasının gerek geçmiş dönem gerekse de şimdiki dönem için hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tahakkukların yerinde olmadığını belirterek, davacının sorumlu olduğu miktar yönünden iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin, makine mühendisi bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuştur.
Bununla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenler bilimsel verilere uygun şekilde gösterilmemiş, dava konusu borç hakkında yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde bir hesaplama yapılmadan varsayıma dayalı olarak değerlendirme yapılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; su tüketimi ve uygulanan tarifelerin hesabı hakkında uzman üçlü bilirkişi heyetinden, dava konusu su borcu hakkında tahakkuk tarihindeki ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, davacı tarafın itirazlarını da karşılayacak şekilde, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,22.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.