(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2013/9186 E. , 2013/11176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği .... Köyü, Çaltı Mevkiinde bulunan ve kendileri adına tapuda kayıtlı bulunan 85, 86 ve 87 sayılı parsellerin bitişiğindeki taşınmaz bölümlerinin tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, 04/03/2004 tarihli bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 3702.58 m2"lik yerin davacı ...; (B) harfi ile gösterilen 1935.58 m2"lik yerin 1/2 şer payla davacılar ... ve ...; (C) harfi ile gösterilen 2818.03 m2"lik yerin davacı ...; (D) harfi ile gösterilen 375.00 m2"lik yerin davacı ... adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02/ 11/ 2006 tarih, 2006/ 6451- 6554 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Dava konusu taşınmazların yörede, 1981 yılında 766 sayılı Kanun gereğince yapılan kadastro çalışmalarında devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı, böyle bir yerin zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen şartların oluşması gerektiği, oysa; mahkemece bu yolda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı açıklandıktan sonra çekişmeli yerlerde imar- ihya işleminin tamamlandığı tarihin ve zilyetlik süresinin belirlenmesi açısından kadastronun yapıldığı tarihten sonra; dava tarihinden de 20 yıl öncesindeki dönemlerde çekilmiş en az iki ayrı zamana ait hava fotoğraflarının getirtilerek uygulanması, yöreye ait topoğrafik harita getirtilerek eğim durumunun belirlenmesi, tarım uzmanı ve jeolog bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak gerçek eğiminin belirlenmesi, üzerindeki çalı formlu bitki örtüsünün kaldırılması halinde erozyona maruz kalıp kalmayacağının açıklattırılması, taşınmazın dört yönden fotoğraflarının çekilerek dosyaya eklenmesi, orman bilirkişiden rapor alınarak taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının saptanması" gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyulmuş ve davanın kısmen kabulüne, 19/ 08/ 2009 tarihli bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 3702.87 m2"lik yerin davacı ...; (B) harfi ile gösterilen 1935.45 m2"lik yerin 1/2şer payla davacılar ... ve ...; (C) harfi ile gösterilen 2201.60 m2"lik yerin davacı ... adına tapuya tesciline; (C1) ve (D) harfi ile gösterilen bölümlerin ise taşlık ve kayalık niteliğinde olması nedeniyle bu bölümlere yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1977 yılında seri usûlle orman kadastrosu ve 2. madde uygulamaları yapılmış, 03/04/1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 1979 yılında yapılmış 05/08/1981 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların davacılar adına tescile karar verilen (A), (B) ve (C) harfli bölümlerinin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı ve davacılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki;
Kişiler adına tescil kararı verilen taşınmaz bölümlerinin öncesi itibarıyla orman sayılan yerlerden oldukları anlaşılmaktadır. Uzman orman bilirkişilerce yöntemince yapılan uygulamaya göre bu yerler 1960 tarihli memlemet haritasında yeşil alanda kalmaktadırlar. 1987 çekimli hava fotoğrafından üretilen 1989 tarihli memleket haritasında dahi iğne yapraklı orman ağacı rumuzlu yeşil alan kapsamında kaldıkları bildirilmiş ve konumları bu belgeler üzerinde denetime elverişli bir biçimde gösterilmiştir. Her nekadar yörede; 1977 yılında orman kadastrosu yapılarak kesinleşmiş ve çekişmeli yer bu çalışmada orman kadastro sınırları dışında bırakılmışsa da dosyada bulunan orman kadastro evraklarından çalışmanın seri bazda yapıldığı anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değiştirilen 12/3. maddesine dayanılarak çıkartılan ve 19 Ağustos 1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin "Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler" başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrasında “sınırlaması yapılan Devlet Ormanının dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan Devlet Ormanları hakkında orman kadastro komisyonunca herhangi bir karar verilmiş olmayacağından ve bu gibi Devlet Ormanlarının orman kadastrosu yapılmış sayılmayacağından ıttıla hasıl oldukta hemen orman kadastrosunun yapılması merkezce sağlanır. Bu gibi ormanlarda orman kadastrosu yapılıncaya kadar ilgili kanun hükümlerine göre işlem yapılır” hükmü bulunmaktadır.
Bu durumda; yörede seri usûlde yapılan orman kadastrosunda, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan yerlerin dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan Devlet Ormanlarının orman kadastro komisyonlarınca incelemesi yapılamadığı ve niteliği belirlenmediğinden o yerde orman kadastrosunun yapılmış sayılıp sayılmayacağı; bir başka anlatımla, o orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığı tartışmalı hale geleceğinden bu nitelikte taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukukî durumlarının belirlenmesinde eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarından da yararlanılacaktır.
Somut olayda taşınmazın eski ve hatta yeni tarihli belgelerde orman alanında kaldığı tartışmasızdır.
Bundan ayrı; taşınmazın 1989 tarihli memleket haritasında yeşil alanda görülmesi karşısında davacı gerçek kişiler yararına zilyetlik süresinin dolmuş olduğundan da söz edilemez.
Değinilen yönler gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi görüşle kısmen kabulü yolunda kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 05/12/2013 günü oy birliği ile karar verildi.