4. Hukuk Dairesi 2018/4813 E. , 2019/2358 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ...... tarafından, davalılar ...... Yayıncılık AŞ ve diğerleri aleyhine 02/01/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın istenmesi üzerine mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davalılardan ... yönünden husumet nedeniyle reddine; diğer davalılar yönünden esastan reddine dair verilen 25/01/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve davalılardan ...’nın gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olup, Basın Kanunu"nun 13. maddesi uyarınca sorumluluğunun bulunmamasına göre, davacının anılan davalıya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle talebin reddine, diğer davalılar yönünden esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalılardan ...... Yayıncılık AŞ"nin imtiyaz sahibi olduğu ...... Gazetesinin 19/12/2013 tarihli nüshasında davalılardan ... tarafından kaleme alınan “Bakan’ın başını ağrıtacak görüntüler” başlıklı haber ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesi ve yayın isteminde bulunmuştur.
Mahkemece; davalılardan ...’nın gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olması ve Basın Kanunu"nun 13. maddesi uyarınca sorumluluğunun bulunmaması nedeniyle pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine; diğer davalılar yönünden, davaya konu haberin güncel ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Dosya kapsamından; dava konusu ...... Gazetesi’nin 19/12/2013 tarihli “Bakan’ın başını ağrıtacak görüntüler” başlıklı haberinde; “ ......... kayıtlarına göre, elindeki pakette bir ayakkkabı kutusu ve içinde 500 bin dolar vardı. Ofise farklı tarihlerde toplam 2 adet paket gitti. 3’üncü 500 bin dolarlık paket ise, bakanın evine takım elbise torbası içinde gönderildi. Bunun karşılığında Bağış,......’ın adamlarına T.C. vatandaşlığı yolu açtı.” yönünde söz ve ifadelerin kullanıldığı, davacıya isnat edilen hususlara ilişkin herhangi bir soruşturma bulunmadığı ve iddialar maddi olgulara dayanmamasına rağmen kesinlik içerecek şekilde tespit ve belirlemelerde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu haberde kullanılan söz ve ifadeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken eleştiri niteliğinde olmayıp, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetindedir.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ...... Yayıncılık AŞ ve ... yönünden davacı yararına BOZULMASINA; davacının, davalılardan ...’ya yönelik diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/04/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.17/04/2019