3. Hukuk Dairesi 2009/21172 E. , 2010/2757 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 5000 lira manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava konusu olayda davacının pazarcı ve davalının ise pazarcılar odası başkanı olduğu, davalının davacıyı şikayet ederek ülke çapındaki bir gazetede resmi yayımlanan kişinin davacıya benzediğini ve pazarcılardan yasa dışı örgüt adına para topladığını belirttiği, davacının savunmasında, para değil imza topladığını belirterek gazetedeki resmin kendisine benzediğini bildirdiği, soyut iddiadan başka delil bulunmadığı nedeniyle takipsizlik kararı verildiği, yine davalı ve arkadaşlarının davacıyı şikayet ederek, topladığı imzaları amaç dışı kullandığını ve imzası bulunmayanların da listede yer aldığını belirttikleri, imza listesi aslının bulunamaması ve hukuki ihtilaf olması nedeniyle davacı hakkında takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında pazarcılar odası seçimi ile ilgili uyuşmazlık bulunması, şikayet konusu imza listesinin aslının elde edilememesi, davalı dışındaki şikayetçilerin imzalara ilişkin iddiaları, davacının örgüt sorumlusu olduğu konusunda iddia bulunduğunun şikayette açıklanmış olması, davacının da gazetedeki resmin kendisine benzediğini kabul etmesi karşısında şikayetlerin yasal şikayet hakkı kapsamında kaldığı, davacının kişilik hakkına saldırı oluşturmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Şu durum karşısında davanın reddedilmesi gerekirken, mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmesi bozma nedenidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.