10. Hukuk Dairesi 2015/12998 E. , 2015/14212 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu ölen sigortalının haksahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddeleri uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davanın yasal dayanaklarından olan, 506 sayılı Kanunun 26.maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, buna ilişkin mahkemenin kabul gerekçesinde bir isabetsizlik yoktur.
Davacı Kurum, davalı işveren yönünden davasını 506 sayılı Yasa’nın 10. maddesine dayandırmış olup; 10. maddenin 26. maddeye göre uygulama önceliği bulunmaktadır. Anılan Yasa’nın 4447 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesine göre; işveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak gönderilmekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde, işe başlatılacak kimseler için, işe başladıkları gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile, Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır.
Davacı Kurum, davasını 506 sayılı Kanunun 10. ve 26. maddelerine dayandırdığı halde, mahkemenin 10. madde şartlarının oluşup oluşmadığını irdelemeden hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
2) Somut olayda, tazminat dosyasında davalı şirketin % 60, şantiye şefinin % 10, sıfatı ustabaşı olarak belirtilen dava dışı İsa"nın % 5, sigortalının ise % 25 oranında kusurlu bulunduğu, ceza dosyasında, dava dışı taşeron İsa"nın 2/8, davalı şirketin şantiye şefinin 3/8, sigortalının ise 3/8 kusurlu bulunduğu, dosyada alınan hükme esas kusur raporunda ise davalı şirketin % 75, sigortalının ise % 25 kusurlu bulunduğu, kusura ilişkin tüm bu tespitler incelendiğinde açık çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle dava dışı ..."nın hukuki statüsü belirlenmeli, asıl işverenlik taşeronluk ilişkisi irdelenmeli, ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olanlara, zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde az da olsa bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilmeli, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın mahkumiyet niteliğinde bulunmadığı gözönünde bulundurulmalı, dava dışı şahıslara kusur atfedilmesi halinde, asıl işverenlik taşeronluk ilişkisi saptanırsa asıl işverenin taşeronun kusurundan sorumlu olacağı, ancak teselsül ilkesine dayanılmaması nedeniyle 3. kişilerin kusurundan sorumlu tutulamayacağı gözetilmelidir.
Bu nedenle, kusur tespitine yönelik tüm bu tespitlerde irdelenerek, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasanın 26. maddesine de uygun, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, mevcut çelişkiyi giderecek şekilde, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile, çelişkiyi gidermeyen kusur raporunun esas alınarak hüküm kurulması isabetsizdir.
Mahkemece yukarıda belirtilen fiili ve hukuki durumlar dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.