3. Hukuk Dairesi 2013/13727 E. , 2013/16742 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
DAVACILAR : 1 -..., 2 - ...
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; davacılardan ..."nin davaya konu kafeterya ve restaurantın eski işletmecisi ve aynı zamanda elektrik abonesi olduğunu, diğer davacı ..."nın ise yeni işletmeci olduğunu, 19.07.2005 tarihinde davacının yüksek aydınlatma direğine kaçak elektrik verdiği gerekçesi ile davalı kurum elemanları tarafından davacı ... adına kaçak tutanağı düzenlendiğini, oysa davacı hakkında asliye ceza mahkemesinde kaçak elektrik kullandığından bahisle yapılan yargılamada beraatine karar verildiğini, ceza dosyasında alınan rapor ile davacının kaçak kullanmadığının tespit edildiğini iddia ederek, ödenen 4.340 TL kaçak bedelinin iadesi ile, 6.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; zamanaşımı def"ini ileri sürmüş, esasa yönelik de davalının ceza davasında beraat etmiş olmasının onu hukuki sorumluluktan kurtarmayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; ceza yargılamasında davacı/sanığın beraatine karar verildiği ve işbu kararın 08.01.2010 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla, kesinleşen ceza mahkemesi kararı içeriğinden sanığın davaya konu kaçak elektrik suçunu işlemediği ve ceza mahkemesince de belirlenen maddi vakıa hukuk mahkemesini de bağlayacağı kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne, 4.340 TL"nin 15.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesine göre; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
....
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (.... mahkemesinde, suçun sanık tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle verilen beraat kararının Hukuk Mahkemesine etkisi düşünülürse de, kesin delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde bu nitelikteki kararın Hukuk Hakimini bağlayacağı söylenemez......
Somut olayda hükme esas alınan .....sayılı ilamına bakıldığında; elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılama sonucunda davacı/sanık hakkında ""...toplanan delillere göre sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli delil elde edilemediğinden atılı suçtan beraatine..."" karar verildiği görülmektedir.
O halde yukarıda yapılan açıklamalar ve bahsi geçen kanun hükümleri çerçevesinde, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından davacı hakkında verilen beraat kararı hukuk davasında kesin delil olarak değerlendirilemeyeceği için mahkemece yapılacak iş; davacı hakkında düzenlenen kaçak tespit tutanağı ve diğer belgeler dosya arasına alınıp, tutanak mümzileri dinlendikten sonra gerekirse mahallinde yapılacak keşif doğrultusunda alınacak uzman bilirkişi raporları ile varılacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edilmeden yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.