Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3880
Karar No: 2020/686
Karar Tarihi: 03.02.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3880 Esas 2020/686 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/3880 E.  ,  2020/686 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
    MAHKEMESİ : ELAZIĞ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalıların murisinden kalan taşınmazı 2007 yılında kiraladığını, 2013 yılında imzalanan protokol ile kira süresinin beş yıl daha uzadığını, protokol ile önceki kira sözleşmesi hükümlerinin aynen geçerli olacağının kararlaştırıldığını, kira sözleşmenin yedinci maddesinde kiraya verenlerin; taşınmazı üçüncü kişilere devretmemeyi, devredildiği takdirde ise kiracının kiralanandan sözleşme sonuna kadar yararlanmasını temin etmeyi taahhüt ettiğini, bu tahhüdün yerine getirilmemesi durumunda ise tahliye tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar işleyecek kira bedelleri toplamının iki katı tutarında cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, kiraya verenlerin sözleşmenin bu hükmüne aykırı davranarak kiralanan taşınmazı üçüncü kişiye devrettiğini, üçüncü kişinin ihtarname göndererek kiralananın tahliyesini talep ettiğini ve aksi halde ihtiyaca dayalı tahliye davası açılacağını ihtar ettiğini, taşınmaz hakkında yıkım kararı aldırdığını ve bunun üzerine 2015 yılı Ağustos ayında kiralananı tahliye etmek zorunda kaldığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere protokole güvenerek mecura yaptığı 172.535 TL harcama bedeli ile 19.989,20 TL taşınma masrafının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar, cevap dilekçelerinde özetle; tahliyenin tahliye davası neticesinde değil idarece alınan yıkım kararı doğrultusunda gerçekleştiğini, sözleşmenin hukuki ve fiili imkansızlık nedeniyle sona erdiğini, kiralananın devriyle yeni malikin sözleşmeye taraf hale geldiğini belirterek davanın reddini istemişlerdir.
    İlk derece mahkemesinde görülen yargılama sırasında; davacı, 19.02.2018 tarihli dilekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 180. maddesi uyarınca cezai şarta ilişkin ek dava hakkı saklı kalmak üzere taleplerini 192.524,28 TL cezai şart talebi olarak ıslah ettiklerini bildirmiş, 23.02.2019 tarihinde ise davanın tamamen ıslahına dayalı olarak cezai şart talebine ilişkin yeni dava dilekçesini dosyaya sunmuştur. Mahkemece; ıslah öncesi aldırılan bilirkişi raporları doğrultusunda, talep edilen masrafların faydalı yahut zorunlu masraf olarak değerlendirilemeyeceği ve ayrı ve bağımsız bir dava konusu olan cezai şartın ıslah yoluyla talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
    Bölge adliye mahkemesince; ayrı bir dava konusu oluşturan alacak talebinin ıslah yoluyla dava kapsamına alınmasının mümkün olmadığı, sözleşmenin feshi nedeniyle masrafların tazminine ilişkin talebin cezai şart talebine dönüşmesinin mümkün olmadığı, tahliyenin ise binanın riskli yapı olduğunun tespiti üzerine gerçekleştiği, taraflarca önceden öngörülemeyen bir nedenin ortaya çıkması doğrultusunda davalıların yasadan kaynaklanan yıkımdan sorumlu tutulamayacağı ve davacının talebinde haklı olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasında, kira sözleşmeleri ile sözleşme hükümleri konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı ile davalılar murisi ... arasında 01.01.2008 başlangıç tarihli 5 yıl süreli aylık net 7.500 TL bedelli kira sözleşmesi imzalanmış daha sonra ise davacı ile davalılar arasında 15.04.2013 tarihinde ikinci bir sözleşme imzalanarak 01.01.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesnin 01.01.2013 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle yenilendiği belirtilmiş, sözleşmenin diğer şartları aynen kalmak üzere kira süresine ve kira bedeline ilişkin hükümlerin değiştirilmesinde anlaşma sağlanmıştır. 01.01.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin 7. maddesinde kiralayanın taahhüdü ve cezai şart başlığı altında “Kiralayan, sözleşmenin devamı müddetince mecuru 3. şahıslara satıp, devretmeyeceğini;devrederse kiracının, mecurdan sözleşme sonuna kadar yararlanmasını temin edeceğini garanti ve taahüt eder. Şayet kiralayan bu garanti ve taahhüdüne aykırı olarak mecuru 3. şahıslara devreder ve yeni malik de kiracının mecurdan tahliyesini isterse, bu durumda kiralayan tahliye tarihinden sözleşme sonuna kadar olan kira bedelleri toplamının iki katı tutarındaki meblağı, cezai şart olarak kiracıya derhal ve defaten ödeyeceğini; ayrıca kiracının bunu aşan zararlarını da tazmin edeceğini, gayrıkabil-i rücu kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükmüne yer verilmiştir.
    Somut uyuşmazlık; davacının yapılan masraflar ve taşınma bedeli talebine yönelik davasını cezai şart talebine ilişkin dava olarak ıslahının mümkün olup olmadığı, mümkün olmadığı takdirde ise kiralanana yaptığı masraf ve harcamalar ile taşınma masraflarını talep edip edemeyeceği noktalarındadır.
    Dava 08.12.2016 tarihinde açılmış olup mahkemece yargılama yapılmış, bilirkişi raporları aldırılmış, bilirkişi raporları üzerine davacı; 19.02.2018 tarihinde ıslah dilekçesi sunarak davayı HMK 180. madde uyarınca tamamen ıslah ederek 192.524,28 TL cezai şartın tahsilini talep ettiklerini belirtmiş ve 23.02.2018 tarihinde tam ıslaha dayanarak cezai şart talebine ilişkin yeni dava dilekçesini dosyaya sunmuştur.
    Davanın açıldığı tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. Kanunun altıncı ayrımı olan “ıslah ve maddi hataların düzeltilmesi” başlığı altında 176 ile 182. maddeleri arasında ıslah düzenlenmiştir. Islah, iddia ve savunmayı genişletme ve değiştirme yasağının istisnası olup iddia ve savunmayı genişletme ve değiştirme sayılmayan hallerde yahut karşı tarafın buna rıza gözterdiği hallerde ıslaha başvurulmasına gerek yoktur. (PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, B.2, Ankara, 2014, s.346) HMK’nın 176. maddesi gereğince taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir ve aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Islah tamamen veya kısmen olabilir. Maddenin gerekçesinde de davacının dava dilekçesinde belirttiği dava sebebini değiştirebileceği, örneğin; daha önce belirttiği ödünç sözleşmesi sebebini değiştirip, sebepsiz zenginleşme sebebine dayanabileceği, daha önce istediği Ellibin Türk Lirasını Yüzbin Türk Lirasına çıkarması mümkün olduğu gibi, aynen talep ettiği otomobilden vazgeçip, ıslah yolu ile değerini isteyebileceği yahut otomobilden tümüyle vazgeçip, ıslah yolu ile bilgisayar istemesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Kanunun davanın tamamen ıslahını düzenleyen 180. maddesine göre davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir. Davacı, davasını değiştirmek için tam ıslah yoluna başvurmakla, ıslahla talep sonucu yahut dava sebebi değiştirilebilir. Talep sonucunun veya dava sebebinin kısmen genişletilmesi yahut değiştirilmesi tam ıslah olmayıp HMK 181. madde kapsamında kısmen ıslahtır. (KURU, Baki, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 2016)
    Islahın etkisi HMK 179. maddesinde düzenlenmiş olup ilk fıkraya göre; ıslah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. Usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunun doğmasına yönelik kuralın istisnaları ise ikinci fıkrada sayılmıştır. Buna göre ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine getirebileceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yemin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz. Ancak ıslahtan sonra yapılacak tahkikat sonucuna göre, bu işlemlerin göz önünde tutulması gerekmiyorsa, bunlar da yapılmamış sayılacaktır. Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. ( mülga HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.).
    Somut olayda, her ne kadar ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince ıslah yoluyla ayrı bir dava konusu olan cezai şart isteminin dava kapsamına alınamayacağı belirtilmiş ise de davacının talebi HMK’nın 180. maddesi gereğince tam ıslaha ilişkin olup, davacı 19.02.2018 tarihli tam ıslah dilekçesiyle dava değeri aynı kalacak şekilde kiralanana yapılan harcamalar ile taşınma masrafına ilişkin 192.524,28 TL’lik talebini cezai şart hükmüne dayalı talebe dönüştürmek adına işlem yapmış, yine aynı kanunun 180. maddesinin ilk cümlesine uygun olarak da bir haftalık yasal süre içinde ıslah edilen cezai şart talebine yönelik yeni dava dilekçesini mahkemeye sunmuştur. Mahkemece davanın ıslah edilmiş haliyle görülüp değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle ıslah öncesi talebe yönelik olarak yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03/02/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi