
Esas No: 2019/7571
Karar No: 2021/1308
Karar Tarihi: 23.03.2021
Danıştay 10. Daire 2019/7571 Esas 2021/1308 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7571
Karar No : 2021/1308
TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) :1- Kendi adına asaleten …,
… adına velayeten
…
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : I.Hukuk Müş. Yrd. V. …
2- … Valiliği / …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan …'nin eşi, diğer davacıların babası olan … ile davacılardan …'nin oğlu, diğer davacıların kardeşleri olan …'nin 28/06/2016 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirilen bombalı eylem sonucu vefat ettiği, davalı idarenin doğmuş ve doğacak tüm zararlardan kusurlu ve kusursuz sorumlu oldukları ileri sürülerek müteveffa baba … yönünden; eşi … için 150.000,00 TL manevi, 2.500,00 TL maddi, çocukları …, … ve … için 100,000,00'er TL manevi, 2.500,00'er TL maddi, müteveffa … yönünden annesi … için 100.000,00 TL manevi, 2.500,00 TL maddi, kardeşleri …, … ve … için 75,000,00'er TL manevi, 2.500,00'er TL maddi olmak üzere, toplam 775.000,00 TL manevi tazminatın İçişleri Bakanlığından, toplam 20.000,00 TL maddi zararın müştereken ve müteselsilen her iki davalıdan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin kararıyla; sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesinin amaçlandığı, genel bir ifade ile "terör olayları" olarak nitelenen eylemlerin, Devlete yönelik olduğu, Anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı, sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri, belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu, sosyal devlet ilkesine de uygun düşeceği, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılması gerektiği, dava dosyasındaki bilgi ve belgelere göre, İstanbul Atatürk Havalimanında meydana gelen terör saldırısında davacılar yakınlarının öldürülmesi nedeniyle uğranılan zararların tazmini isteminin, 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu yolunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, dolayısıyla zararın, idari hizmetin işleyişine ilişkin bir kusurdan değil de, terör eyleminden kaynaklanması karşısında, uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemlerinin, özel bir kanun olan 5233 sayılı Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, manevi tazminat yönünden; bakılan davada davacılardan …'nin eşi, diğer davacıların babası olan …'nin ölümü neticesinde yaşam süresince duyacakları üzüntü, acı, psikolojik çöküntü nedeniyle takdiren, eşi … ve çocukları …, … ve … için ayrı ayrı 50,000,00'er TL manevi, yine davacılardan … 'nin oğlu, diğer davacıların kardeşleri olan ….'nin ölümü neticesinde yaşam süresince duyacakları üzüntü, acı, psikolojik çöküntü nedeniyle takdiren, annesi … ve kardeşleri …, …. ve … için ayrı ayrı 50,000,00'er TL manevi olmak üzere toplamda 400.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, maddi tazminat yönünden ; 5233 sayılı Kanunun 12. maddesi ile, Kanun kapsamındaki zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörüldüğü, buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvuruların, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tabi tutulduğu ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısının hak sahibine tebliğ edildiği, davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı, maddenin son fıkrasında da sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıkların ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğunun hükme bağlandığı, olayda, davacı vekili tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında zararlarının tazmini istemiyle Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvurulduğu, komisyonun … tarih, … ve … tarih, … sayılı kararlarıyla her bir müteveffa yönünden ayrı ayrı 33.620,30'ar TL olmak üzere toplam 67.240,60 TL ödenecek zarar tutarı tespit edildiği ancak 16/06/2017 tarihinde anlaşmazlık tutanağı imzalandığı, daha sonra uyuşmazlığa konu olayın 5233 sayılı Kanan kapsamında değerlendirilemeyeceği, müfettiş raporları, istihbari bilgiler, emniyet müdürlüğü yazı ve cevapları dikkate alındığında idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun açık olduğu, zararın bu kapsamda, destekten yoksun kalma tazminatı olarak bilirkişi marifetiyle hesaplanması gerektiği iddiasıyla bakılan davanın açıldığı, ancak uyuşmazlığa dayanak olayın bir terör saldırısı olup davacıların zararının 5233 sayılı Kanun kapsamda değerlendirilmesi ve hesaplanması gerektiği, bu durumda, davacıların maddi zararına karşılık olarak toplam 67.240,60 TL ödenecek zarar tutarı tespit edilmiş ise de, dava dilekçesinde her bir davacı için ve her bir müteveffa yönünden 2.500,00'er TL'den toplam 20.000,00 TL maddi tazminat talep edildiğinden, talebe bağlı olarak 20.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin kararıyla; dava dosyasının incelenmesinden; İstanbul Atatürk Havalimanında 28/06/2016 tarihinde gerçekleştirilen terör eylemi neticesinde davacıların yakını olan … ve …'nın vefat etmesi üzerine yakınları tarafından 28/06/2016 tarihinde İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvuruda bulunulduğu, başvuru sonucunda anılan komisyonun … tarih ve … sayılı kararı ile …'nın yasal mirasçılarına 33.620,30 TL ödenmesine karar verildiği, yine aynı komisyonun … tarih ve … sayılı kararı ile de …'nın yasal mirasçılarına 33.620,30 TL ödenmesine karar verildiği, ancak her iki kararla belirlenen meblağ ile ilgili olarak 16/06/2017 tarihinde uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği, her dört davacı açısından vefat edenlerle yakınlık derecesine göre maddi ve manevi tazminat isteminin yanında kendilerinin de yaralanmasından dolayı kendi mağduriyetleri için de maddi ve manevi tazminat istemiyle 26/05/2017 tarihli dilekçeler ile ayrı ayrı İçişleri Bakanlığına ve İstanbul Valiliğine başvuruda bulunulduğu, İçişleri Bakanlığına yapılan başvurunun İstanbul Valiliğine intikal ettirilmesi sonrasında Valilik nezdinde yapılan başvuru da dikkate alınarak … tarih ve … sayılı işlem ile yapılacak herhangi bir işlemin bulunmadığı belirtilerek başvurunun reddi üzerine 19/06/2017 tarihinde saldırı sonrası yaşamını yitiren …'nın eş ve çocukları, …'nın anne ve kardeşleri olmaları gerçeğine bağlı olarak her iki vefat neticesinde destekten yoksun kalma kapsamında olduğu belirtilen maddi ve duyulan elem ve ızdırap nedeniyle oluştuğu belirtilen manevi zararların ayrı ayrı tazmini istemiyle ağır ihmal, kusur ve kusursuz sorumluluk ilkelerinin varlığı iddialarıyla ve konu 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi ile ilişkilendirilmek suretiyle dava açıldığı, Mahkemenin maddi tazminat talepleri konusunda konunun 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirileceğinin ve taleple bağlılık ilkesi kapsamında yukarıda belirtilen komisyon kararları ile belirlenen bedele değinilerek karar verildiği, manevi tazminat talepleri açısından ise, olayın sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi sonucuna göre karar verildiği, davacılar tarafından, komisyonca belirlenen bedel üzerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine daha önce yapılan başvurulardan farklı olarak davalı her iki idareye de yapılan ön başvurunun reddini müteakip dava açtıklarının sabit olduğu, buna göre; istinaf aşamasında yapılan değerlendirme sonucunda, İdare Mahkemesince; davanın ilk inceleme konuları arasında yer alan " davanın konusu " dahilinde hukuki nitelendirmenin açık ve net olarak ortaya konulamadığı, zira kararda bir yandan konunun 5233 sayılı kanun ile ilişkilendirilmesi yapılarak maddi tazminat istemleri karara bağlandıktan sonra manevi tazminat açısından " sosyal risk " ilkesine vurgu yapılarak karar verildiği, davacıların zarar tespit komisyonuna başvurusundan ve söz konusu başvurunun uzlaşmazlık ile neticelenmesinden sonra her iki idareye yapılan başvuru hiç değerlendirilmeksizin ve bu husus tartışılmaksızın karar verilmesinin, yasal faiz açısından da ilk başvuruların esas alınmasının söz konusu olduğu, davanın, idarenin ihmali, kusuru ve 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi çerçevesinde olduğu belirtilen başvuruya verilen ret yanıtından sonra destekten yoksun kalındığı ve manevi zararlara uğranıldığı iddiasıyla tazminatı ödenmesine karar verilmesi istemiyle açıldığı anlaşılan iş bu davada, toplum içerisinde hayatını devam ettiren bir bireyde özel ve olağan dışı zararın genel hükümler kapsamında sosyal risk ilkesine göre incelenmesi, gerekirse bilirkişi incelemesi yapılması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği, bu durumda; davanın konusunun ortaya konulması kapsamında uyuşmazlığın hukuki niteliğinin tam olarak belirlenmesi ve sonrasında işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken bu yapılmaksızın maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında karar verilmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmediği gerekçesiyle kararın kaldırılması, işin esası açısından, komisyona yapılan başvurulara ilişkin dilekçeler temin edilerek yeniden bir karar verilmesi gerektiği, ancak bundan sonra verilecek karara karşı istinaf başvurusunda bulunulması durumunda istinaf başvurusunun esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle usul açısından hukuka uygun olmadığı belirtilen … İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, aleyhe hususları kabul etmediklerini, eksik inceleme ile verilen kararın düzeltilerek onanması gerektiği, olayda mahkemeler tarafından hizmet kusuru araştırması yapılmadığı, tazminatlara olay tarihinden ya da ilk başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının idarelerin hizmet kusuru, aktüerya hesabı, faiz ve vekalet ücreti yönünden değerlendirilmesi gerektiği, hukuki gerekçesini düzeltilerek onanması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, davacıların başvurularına karşılık Zarar Tespit Komisyonu tarafından davacılara maddi tazminata ilişkin teklif yapıldığı, davacılarca teklifin kabul edilmemesi üzerine uyuşmazlık tutanağı imzalandığı, idarelerin genel hükümler kapsamında sorumlu olabilmesi için olayda kusur/kusursuz sorumluluğunun olması gerektiği, olayın bir terör olayı olduğu, olaya ilişkin istihbari bilgi, belge bulunmadığı, İdare
Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı İstanbul Valiliği tarafından, idare aleyhine tazminata hükmedebilmek için idarenin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk halinin olması gerektiği, olayda idarenin hizmet kusuru, kusursuz sorumluluk halinin bulunmadığı, olayın terör olayı olduğu ve 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Zarar Tespit Komisyonu tarafından davacılara maddi tazminata ilişkin teklif yapıldığı, davacılarca teklifin kabul edilmemesi üzerine uyuşmazlık tutanağı imzalandığı, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir..
TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacılar vekili tarafından, savunma verilmemiştir. Davalı idareler tarafından ayrı ayrı, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 4. fıkrası gereği; Bölge İdare Mahkemesi tarafından idare mahkemesi kararı kaldırıldığında Bölge İdare Mahkemesinin dava hakkında karar vermesi gerekirken dosyayı İdare Mahkemesine göndermesinde hukuka uygunluk olmadığı düşüncesiyle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
28/06/2016 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanında gerçekleşen terör eylemi sonucunda yaşamını yitiren … ve …'nin yakınları olan davacılar tarafından uğranıldığı öne sürülen zararlara karşılık olarak maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yürütülecek faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi 4. fıkrasında; "Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu halde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması halinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir." hükmü düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin temyiz dosyalarının birlikte incelenmesinden; 28/06/2016 tarihinde terör saldırısı nedeniyle Atatürk Havalimanında meydana gelen patlama nedeniyle zarara uğrayan davacı/davacılar tarafından, olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunduğu ileri sürülmüş, ancak İdare Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından olayda davalı idarenin / idarelerin hizmet kusuru/kusursuz sorumluluk hali bulunmadığı sonucuna varılmış, davacı/davacılar tarafından dosyalarda bulunan olaya ilişkin bilgi ve belgelerin değerlendirilmediği, temyiz aşamasında da aynı iddiaları devam ettiğinden Dairemizce öncelikle bu hususa ilişkin olarak davacı/davacıların temyiz iddiaları doğrultusunda dava konusu olay değerlendirilmiştir.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu açık olmasına rağmen, bu terör olayında idarenin hizmet kusuru/ kusursuz sorumluluğunun bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir. Bu nedenle idarenin / idarelerin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru / kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Olay öncesinde ve olaya ilişkin istihbari bilgi belge var ise idarenin bu konuda özel bir önlem almaması neticesinde oluşan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumlu tutulacağı açıktır.
İncelenen dosyalarda İdare Mahkemeleri tarafından yapılan ara kararlar üzerine dosyalara giren bilgi ve belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili birimlerince emniyete ulaşan ve gerekli birimlerle paylaşılan genel nitelikteki muhtemel eylemlere ilişkin yazıların sunulduğu, olaya ilişkin ihbarın bulunmadığının belirtildiği, söz konusu yazıların incelenmesinden; davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için olay öncesinde olaya ilişkin istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da bir kaçının belirli olacak şekilde idarece bilinmesi ve idarenin bu bilgiye rağmen gerekli önlemi almaması halinde söz konusu olacağı değerlendirildiğinde; dava konusu olayda Emniyet birimlerinde olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da gözönünde tutularak idarenin hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince; dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, davacıların zararının 5233 sayılı Kanun kapsamda değerlendirilmesi ve hesaplanması gerektiği, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verildiği, kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge İdare Mahkemesince; idare mahkemesi tarafından olayın hukuki nitelendirmesinin yapılmadan esası hakkında karar verildiği gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının kaldırıldığı, yeniden karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderildiği görülmüştür.
İdare Mahkemesi tarafından, dava dosyasındaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu yolunda tereddüt bulunmadığı, zararın idari hizmetin işleyişine ilişkin bir kusurdan değil, terör eyleminden kaynaklandığı, uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemlerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği şeklinde hukuki nitelendirmede bulunulduğu, Bölge İdare Mahkemesi tarafından, olaya ilişkin hukuki nitelendirme yapılmadığı ileri sürülse de; İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi 4. fıkrasına göre Bölge İdare Mahkemesi tarafından kararda dayanılan hususlara ilişkin araştırmalar da yapılarak dosya hakkında karar verilmesi gerekirken İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemes, ... İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(X)KARŞI OY :
Dava konusu olay, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 28/06/2016 tarihinde DEAŞ mensubu teröristlerin yanlarındaki bombayı patlatmaları ve ellerindeki silahlarla etrafa ateş etmeleri sebebiyle meydana gelmiştir.
Olayın oluş şekli, olay tarihi, olaya yakın zamanlarda ülkemizde meydana gelen benzer terör olayları (20/07/2015 tarihinde Suruç Patlaması, 10/10/2015 Ankara Gar Patlaması, 17/02/2016 Merasim Sokak Patlaması, 13/03/2016 tarihinde Güvenpark Patlaması, 07/06/2016 tarihinde Vezneciler Patlaması...), olay öncesinde havalimanı gibi yerlerde bombalı terör eylemi yapılacağına dair istihbari bilgilerin bulunduğu, olay tutanağına göre teröristlerin güvenlik tarafından kamera sistemi ile fark edildiği, polisin müdahalesi sırasında olayın yaşandığı dikkate alınarak ülkemiz gibi terör olaylarının sık yaşandığı ve sürekli teyakkuz halinde olunması gereken bir ülkenin en büyük havalimanında meydana gelen bu patlama ve silahlı saldırı olayında öncelikle idarenin olaya ve olayın önlenmesine ilişkin hizmet kusurunun olduğu oyuyla aksi yöndeki Daire çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.