1. Hukuk Dairesi 2016/17169 E. , 2020/1557 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, mirasbırakanları ...’ın okuma yazmasının olmamasından ve yaşlılığından faydalanan davalıların murisin adına kayıtlı tüm taşınmazlarının adlarına tescillerini sağladıklarını, murisin ölmeden önce hakkı olan taşınmazlarının aile bireylerine devredildiğini, kendisinin tespit ettiği taşınmazlardan 165 ada 6 ve 8 parsel sayılı taşınmazların davalı ...’e, 166 ada 14 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’a devredildiğini, diğer taşınmazların mahkeme tarafından tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek hissesi olan taşınmazların kendisine verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., ..., ... ve ... mirasbırakanlarının sağlığında bütün mallarını tüm çocuklarına eşit olarak dağıttığını, davacınn da kendisine düşen payları aldığını ve satarak bedelini harcadığını, murisin adına kayıtlı paylaşımı yapılmayan taşınmazlar olduğunu, davalı ... dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazı dava dışı Nurşen Benzer isimli şahıstan bedeli karşılığında satın aldığını, davalı ..., murisin sağlığında tüm taşınmazlarını paylaştırdığını, davacının kendisine verilen taşınmazı az bulmasından dolayı bu davayı açtığını, yatalak hasta olan babalarına kendilerinin baktığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının talebinin Sulh Hukuk Mahkemesinde açılacak Ortaklığın Giderilmesi davası ile karşılanabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) döneminde açılmıştır.
Bilindiği üzere, hakimin davayı aydınlatma ödevini düzenleyen HMK’nın 31. maddesinde, “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Yine aynı yasanın dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen 119/1. maddesinin e, g ve ğ bentlerine göre, dava dilekçesinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin, dayanılan hukuki sebeplerin ve açık bir şekilde talep sonucunun bulunması gerektiği belirtilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; “ birinci fıkranın a,d,e,f ve g bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir.Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılır” hükmüne yer verilmiştir.
6100 Sayılı HMK ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunların sırası ile dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere "ön inceleme" adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK’nın 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK’nın 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, HMK’nın 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
Buna göre, HMK 140/1. maddesinde “ Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
HMK’nın 140/3. maddesinde “ Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” düzenlemesine yer verildiği de açıktır.
Diğer yandan, vakıaları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ve uygulanacak kanun hükmünü tespit edip tatbik etmek hakime aittir.
HMK 194/1. maddesine göre, tarafların, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği de kuşkusuzdur.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriğinden davacının talebinin ne olduğu hususunun anlaşılamamış, ayrıca ön inceleme duruşmasında mahkemece, tarafların anlaşamadıkları hususların, dayanılan hukuki sebep ya da sebeplerin nelerden ibaret olduğu, isteğin ne olduğu saptanmamış; gerekçeli kararda da yanlış hukuki nitelendirme yapılarak talebin ortaklığın giderilmesi davası ile neticelendirilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hâl böyle olunca; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre, yukarıda anılan ilke ve düzenlemeler ışığında davadaki uyuşmazlık konusunun, dayanılan hukuki sebep ya da sebeplerin neler olduğunun açık bir şekilde belirlenmesi, buna göre hukuki nitelemenin yapılarak uygulanacak yasa hükmünün tespit edilip uygulanması suretiyle bir inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.