1. Hukuk Dairesi 2016/17152 E. , 2020/1558 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... mirasçıları vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vasisi, kısıtlı Dönüş’ün, gözü görmez, kulağı duymaz ve hareket edemeyecek kadar mağdur durumda iken davalılardan ... tarafından notere götürülerek kendisine vekalet vermesinin sağlandığını, davalı ...’ın aldığı vekaletname ile kısıtlı Dönüş’ün adına kayıtlı olan 396-402-875-1351-1415-1899-2326-2488 parsel sayılı taşınmazları satış yolu ile diğer davalı ...’ye devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek ...’ı zarara uğrattıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 2488 parsel sayılı taşınmaza ilişkin davadan vazgeçtiğini bildirmiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazların satışının usul ve yasaya uygun olduğunu, taşınmazların bedelini diğer davalı olan vekile ödediğini, hatta diğer davalı ..."ın SGK"ya olan 70.000 TL borcunu da ödediğini, davacının kısıtlı olduğunu bilmediğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı ..., dava dışı ... ve ... isimli kişilerden aldığı borçlar nedeniyle dava konusu taşınmazları bu şahıslara devretme hususunda anlaştıklarını, annesi Dönüş’ün durumundan ve kendisine verilen vekaletnameden haberdar olan bu şahısların gösterdiği ve yine durumu bilen diğer davalıya taşınmazları devrettiğini, aslında vekaletnamelerin veriliş amacının amcasının çocukları ile kendilerine kalan taşınmazları taksim etmek olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; öncesinde davacı ve dava dışı şahısların mirasbırakanları olan ... adına kayıtlı taşınmazların, ...’ın ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılardan davacı ...’ın Elbistan 2.Noterliğinin 04.07.2013 tarih ve 00063 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı oğlu Aziz Uçak’ı vekil olarak tayin
ettiği, çekişme konusu 402 parsel sayılı taşınmazın 1/8 payı davacı ... adına kayıtlı iken davacı ... adına vekaleten davalılardan ... tarafından 20.05.2014 tarihli satışı işlemi ile söz konusu payın; 1/24 payının dava dışı Durdu Uçak’a, 1/24 payının dava dışı ...’a, 1/24 payının ise dava dışı ...’a devredildiği, dava dışı ..., ... ve ... tarafından ise bu payların 10.10.2014 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...’ye devredildiği, dava konusu 1899 parsel sayılı taşınmazın 1/8 payı davacı ... adına kayıtlı iken Dönüş adına vekaleten davalı ... tarafından bu payın tamamının 20.05.2014 tarihinde satış yolu ile diğer davalı ...’ye temlik edildiği, diğer dava konusu 396-1351-1415-2326 ve 2488 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ... adına kayıtlı 1/8 payın, davalı vekil ... tarafından 20.05.2014 tarihinde diğer davalı ...’ye satış yolu ile devredildiği, 2488 parsel sayılı taşınmazın daha sonra 10.10.2014 tarihinde davalı ... tarafından dava dışı ...’a satıldığı, söz konusu taşınmazın tamamının ... adına kayıtlı olduğu, yargılama aşamasında davacının söz konusu bu parsele ilişkin davasından feragat ettiği, çekişme konusu 875 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payın halen davacının ve dava dışı şahısların murisi ... adına kayıtlı olduğu, davalı ... adına kayıtlı ½ payın ise dava dışı ..., ... ve ... tarafından 10.10.2014 tarihli satış işlemi ile davalıya temlik edildiği, davacı ...’ün Elbistan 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/295 E-2015/407 K sayılı ve 15.05.2015 tarihli kararı ile kısıtlandığı ve kendisine ...’ın vasi olarak atandığı, Elbistan 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 09.10.2015 tarihli ek kararı husumete izin kararı verildiği, davacı ...’ün 11.05.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ... ve davalı ...’in kaldıkları, davalı ... dışındaki mirasçıların davacı vekiline verdikleri vekaletname ile kararı temyiz ettikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince, dosya içeriği, davalı ...’ın keşif esnasındaki beyanları ve dinlenen tanık anlatımları yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davacı ...’ın davalı oğlu ...’i satış amacıyla değil, intikal ve paylaşım işlemlerini yerine getirmesi için vekil olarak tayin ettiği, ancak davalı ...’ın dava dışı ... isimli şahsa olan borçları nedeniyle (Bektaş’ın isteği üzerine) ...’ın tanıdığı ve iş ortağı olan diğer davalı ...’ye taşınmazları satış yolu ile devrettiği, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacının iradesine aykırı olacak şekilde satış ve devir işlemlerini gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yargılama aşamasında feragat edilen 2488 parsel ve davalı ...’nin dava dışı şahıslardan satış yolu ile edindiği 875 parsel sayılı taşınmazlar dışındaki dava konusu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı ... mirasçılarının temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.