9. Hukuk Dairesi 2011/54301 E. , 2014/4253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR 3. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2011
NUMARASI : 2011/61-2011/515
DAVA :Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ile % 40 icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin inşaat mühendisi olduğunu, davalı tarafından yapılan taşınmazların sözleşmelerde de görüleceği üzere şantiye şefliğini 400 TL aylık karşılığı yaptığını, sözleşme sürelerince ücrete hak kazandığını, kendisine düşen edimleri yerine getirmesine rağmen hak ettiği bedellerin ödenmediğini iddia ederek itirazın iptaline, % 40’tan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, İzmir İş Mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğunu, davacının müvekkiline ait hiçbir şantiyedeki görevine gelmediğini, sözleşmede belirtilen hiçbir görevi yerine getirmediğini, ücrete de hak kazanmadığını, davacının birçok yapı müteahhidine faturaya dayalı icra takipleri yaparak haksız kazanç sağlamak istediğini savunarak davanın reddi ile % 40’tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesince 11.11.2010 tarihli duruşmada dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davacı vekiline tebliğ tarihinin 16.12.2010 olduğu ve davacı vekilince 12.11.2010 havale tarihli dilekçe ile dosyanın İzmir Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
İzmir 3. İş Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile yapılan itirazın kısmen iptaline ve takibin devamına karar verilen bölüm üzerinden % 40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
1- Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yasalarda aksine düzenleme bulunmadıkça mahkeme kararlarının taraflara tebliği gerekir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerinde verilen kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece karar yüze karşı tefhim edilmiş ise, tefhim edilen kısa kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 383 ve devamı maddelerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun tefhimden söz edilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 02.11.2004 tarih ve 2004/2041-5550 sayılı kararı).
Torbalı Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararından sonra, dosyanın gönderildiği İzmir 3. İş Mahkemesinde yapılan tensip işleminde duruşma gününün 28.03.2011 olarak tayin edildiği, ancak davalı tarafça dosya görevsiz mahkemede vekille takip edilmesine rağmen, duruşma gününün 28.02.2011 olarak davalı asile tebliğ edildiği anlaşılmakla, görevsizlik kararından sonra usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan davalının gıyabında yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
2- Davada tek davalı olup, karar başlığında iki numaralı davalı olarak yazılan " A.. İ.. " isimli bir davalı olmadığı, A.. İ.."ın A.. Y.."in işletmesinin adı olduğu anlaşılmakla karar başlığının iki ayrı davalı varmış izlenimini verecek şekilde oluşturulmasıda hatalıdır.
F) Sonuç:
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.