Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/14314
Karar No: 2013/17500
Karar Tarihi: 09...2013

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/14314 Esas 2013/17500 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2013/14314 E.  ,  2013/17500 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİ
    .

    Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili dilekçesinde; Bölmekaya köyü 861 ve 862 parsel sayılı taşınmazların davalılardan Nurhayat"a ait olduğunu, taşınmazlar üzerinde üzüm bağının olduğunu, davalıların yurt dışında yaşadıklarını ve bağa bakamadıklarını belirterek, 2008 yılında müvekkili ile bağın bakımı, masrafların taraflarınca karşılanması suretiyle damlama sulama sistemi yapılması ve ... sezon boyunca gelirin müvekkiline ait olmak üzere bedelsiz kullanımı hususunda anlaştıklarını; bu anlaşma uyarınca müvekkilinin üzüm bağına 580"den fazla asma fidanı diktiğini, bağın budanıp verimli olması için tüm çabanın sarfedildiğini; 2008 yılından 2011 yılına kadar müvekkilinin bu bakım ve iyileştirme faaliyetlerine karşı davalıların herhangi bir itirazlarının bulunmadığını; damlama sulama tesisi için tarım kredi kooperatifinden ....340,00 TL kredi kullandığını, asmaların ... yılda verime geldiğinden ilk ... yıl herhangi bir gelir elde edilmeden sürekli harcama yapıldığını, .... yıl bir miktar gelirin elde edildiği ancak elde edilen gelirin gideri karşılamadığını, .... yılın sonunda davalıların sözleşmeye aykırı davranarak bağın müvekkilinden alınarak akrabalarına verildiğini belirterek, müvekkilinin damlama sistemi için yapmış olduğu ....340 TL masraf ile sözleşme uyarınca son iki yıl elde edeceği ....000TL gelir toplamı olan 30.340,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
    Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin yurt dışında yaşadığını, dava konusu taşınmazın bakımı hususunda davacı ile anlaşıldığını ancak anlaşmanın davacının belirtmiş olduğu şekilde ... yıl ve karşılıksız olmadığını; sözleşmenin ... yıllık olduğunu, sözleşme uyarınca ilk iki yıl gelirinin davacıya ait olacağı, üçüncü yıl ise müvekkili Nurhayat"ın masraf karşılığı ....000 TL katkı payı vereceği ve elde edilen gelirin ½ oranında taraflar arasında paylaşılacağı hususunda anlaştıklarını; müvekkilinin masrafı karşıladığı halde
    .davacının elde ettiği karın ½"sini müvekkiline vermediğini, ayrıca taşınmazların sulanması için damlama sistemi kurulması ve 580"den fazla asma fidanı dikilmesi konusunda muvafakatlerinin olmadığını belirterek fahiş talep bakımından davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasındaki uyuşmazlık; üzüm bağının bakımı için yapılan sözleşme süresinin ... yıl mı ... yıl mı olduğu, sözleşme uyarınca elde edilecek karın ½ nispetinde paylaşılıp paylaşılmayacağı ve bağın bakımı için yapılan damlama sulama sistemi ile yeni asma fidanlarının dikimi hususunda davalıların muvafakati olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    04.06.1958 gün .../... sayılı ... İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 33).
    Tarım alanında karşılaşılan yarıcılık veya ortakçılık faaliyeti adi ortaklığın diğer bir uygulama alanı olup, buna göre yarıcı emeğini tarla sahibi ise toprağından faydalanma hakkını ortaklığa sermaye olarak getirmekte ve elde edilen mahsul veya tutarı ortaklar arasında paylaşılmaktadır.
    Bu bağlamda, taraflar arasında tarımsal bir sözleşmenin yapıldığı, bu sözleşme ile davalıların üzüm bağını, davacının ise emeğini koyduğu ve elde edilecek karın (ürünün) yarı yarıya bölüşüleceği hususunda anlaştıkları sabit olduğundan, taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu açıktır.
    Bu açıklamalar ışığında; her ne kadar davacı tarafından, üzüm bağının bedelsiz olarak bakımı karşılığında elde edilecek mahsulün kendisine ait olacağı hususunda davalı ile aralarında ... yıllık sözleşmenin yapıldığı iddia edilmekte ise de, bu iddia hayatın olağan akışı ve tarımsal faaliyetin gayesi ile bağdaşmamaktadır.
    Diğer taraftan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, tanık beyanlarından ve ziraat bilirkişi raporlarından; bağın bakımı ve mahsulün paylaşılması için taraflar arasında sözleşmenin yapıldığı, sözleşme yapılmadan evvel bağın bakımsız ve asmaların büyük çoğunluğunun kurumuş olduğu bu sebeple davacı tarafından 580 adet yeni asma fidanın dikildiği ve damlama sulama sistemi tesisatının kurulduğu anlaşılmıştır.
    Ayrıca (iş bu davadan evvel) önceki yıllarda da bağın bakımı ve karın paylaşılması hususunda davalılar ile üçüncü şahıslar arasında yarıcılık anlaşması yapıldığı; yine ortaklık sözleşmesinin .... yılının sonunda bağın davacıdan alındığı, bağın bakımı ve masraflar düşüldükten sonra elde edilen karın paylaşımı hususunda davalılar ile dava dışı üçüncü şahıs arasında anlaşma yapıldığı, 80 ton üzüm elde edildiği ve anlaşma uyarınca karın yarısının davalılara gönderildiği anlaşılmıştır.
    Hal böyle olunca, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642. madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun ....maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır."
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır.
    Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
    Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
    Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından ... aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Bütün bu açıklamalar ışığında, mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde; taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık olarak nitelendirilip ortaya çıkan muarazanın giderilmesi için delillerin toplanarak, ihtilaflı konularda yemin delili hatırlatılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre ortaklığın feshi gerekirken, bu yönler dikkate alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.


    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09...2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi