17. Hukuk Dairesi 2014/4341 E. , 2015/11588 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, müvekkili banka tarafından davalı borçlular aleyhine başlatılan icra takibinde borca yeterli malvarlıklarının bulunmadığının tespit edildiğini, borçluların alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını davalı 3.kişilere devir ettiğini ileri sürerek muvazaalı satış işlemlerine ait tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlular ... AŞ ve ... vekili,tasarruf tarihinde alacaklıdan mal kaçırılmasını gerektirecek bir durum olmadığını, satışların gerçek olduğunu raici üzerinden satıldığını savunmuştur.
Davalı 3.kişi ... vekili satışın gerçek olduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmazı oturmak amacıyla borçlu ..."den satın aldığını, halen de bu taşınmazda oturduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı 3.kişi ..., satışın gerçek olduğunu, raici üzerinden satın alındığını, satış bedelinin banka aracılığıyla ödendiğini, aciz durumunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece takip konusu borcun kaynağı olan kredinin 18.11.2008 tarihinde borçlulara kullandırıldığı, iptali istenilen tasarrufların ise 6.7.2007 ve 23.8.2007 tarihlerinde, borcun doğumundan önce yapıldığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, İİK"nun 277.vd.maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İcra ve İflas Kanununun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Ayrıca İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res"en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz.
Somut olayda mahkemece tasarrufların, takip konusu alacağa neden olan kredinin, borçluya kullandırıldığı tarihten önce, doğum tarihinden önce yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa dosya kapsamından davacı alacaklı banka ile davalı borçlular 4.8.2004 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmeleriyle alacak borç ilişkisi başlamış ve sonradan bu sözleşmeler limit arttırılmak suretiyle 14.9.2004, 5.7.2005 ve 13.3.2007 tarihli sözleşmelerle yenilenmiştir.
Devam eden bu ilişki çerçevesinde borçluya açılan kredi limitinin arttırıldığı ve kredinin kullandırıldığı tarihler borcun doğduğu tarih olarak kabul edilemez. Dairemizin istikrarlı uygulamalarına göre, borç genel kredi sözleşmelerini ilk olarak imzalandığı tarihte (04.08.2004) doğmuş sayılır. Dava konusu olayda tasarruflar bu tarihten sonra yapıldığı için mahkemece iptal davasının diğer şartlarının oluşup oluşmadığı incelenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Borcun doğduğu tarihte hataya düşülerek davanın reddedilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 05/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.