10. Hukuk Dairesi 2015/11453 E. , 2015/14855 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, ... sigortalılığının tespiti ve 6111 sayılı Kanun kapsamında prim borçlarının yapılandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle 01.06.1998-10.09.2007 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin tespitine yönelik talebin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 6111 sayılı Yasa"dan davacının yararlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2.,3.,6.,9. ve 10. maddeleridir.
Mahkemece, sigortalılık süresinin tespitine yönelik talep hakkında, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafında davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir. Kurumca, davacının, 01.06.1998 tarihinden itibaren prim tevkifata dayalı olarak anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, talebe göre Kurumca kabul edilmeyen 01.05.1996-01.06.1998 tarihleri arasındaki dönem yönünden davanın konusuz kaldığından bahsedilemez. Mahkemece, 29.12.2011 tarihli kararda davacının 01.05.1996-15.06.2010 tarihleri arasındaki dönem yönünden 2926 sayılı Kanun kapsamında ... sigortalılığının tespitine ve karar kesinleştikten sonra davacının 6111 sayılı Kanundan yararlandırılmasına karar verildiği, davalı Kurum vekilinin talebi üzerine, Dairemizce, “…tevkifatın bulunmadığı yıllara yönelik yapılan araştırma, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, 2006 ile 2010 yılları arasında davacının 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, ürün satışı veya bu satışlardan yapılan prim tevkifatı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak araştırılarak, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.” gerekçesi ile anılan kararın bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi sonucu, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur.
1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usûlî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usûl hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.02.1990 gün 10-117; 07.10.1990 gün 439-562; 19.02.1992 gün 635-82; 23.2.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E. 2006/573 K; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E. 2008/632 K ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E. 2010/87 K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur.
Eldeki davada, usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık anılan döneme yönelik talep yönünden kabul ret kararı verilmesi olanaklı değildir. Bu ilke, Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının 1. bendinin ilk paragrafının sonuna, “Davacının Kurumca kabul edilmeyen 01.05.1996-31.05.1998 tarihleri arasındaki dönemde 2926 sayılı Kanuna tabi ... sigortalısı olduğunun tespitine” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi