3. Hukuk Dairesi 2013/14032 E. , 2013/17688 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİ
.
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili, davalının murisi ......"nun ......2009 tarihinde vefat ettiğini, murisin kanser tedavisi görürken davalı oğlu ......"na 29.09.2009 tarihinde vekaletname verdiğini, bu vekaletname ile davalının murisin ....hesabındaki 50.000,00 TL" yi kendi hesabına aktardığını, muristen alınan vekaletnamenin muris ağır hasta iken alınması nedeniyle yok hükmünde olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.000,00 TL"nin miras payları oranında davacılara iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, 1978 yılından beri amcasının eşi ...."nun sahip olduğu ..... ticarette kendi nam ve hesabına fındık alım-satımı ile uğraştığını, 2005 yılında......e fındık satımı yaptığını, ancak karne ile alım yapıldığından karnesinin yeterli olmaması sebebiyle, sahip olduğu fındığı amcası ve babası hesabına verdiğini, fındık bedelinin de babasının banka hesabına aktarıldığını, babasının bu nedenle kendisine parayı çekmesi için vekaletname verdiğini, çekmiş olduğu paranın kendisine ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, noter tarafından düzenleme şeklinde tanzim edilmiş vekaletnamenin fiil ehliyeti yokluğu sebebiyle yokluğunu, geçersizliğini gösterir, murisin o tarihte fiil ehliyetini haiz olmadığını bildirir herhangi bir resmi belge ve somut delil olmadığı, vekaletname düzenlenirken sağlık raporu alınmasının zorunlu olmadığı, noterin gerekli gördüğü taktirde sağlık raporu isteyebileceği, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
.
Dava, murise ait bulunan paranın davalı tarafından tahsil edilmesi nedeniyle davacıların kendi miras payına düşen miktarın talep edilmesine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 599.maddesi uyarınca; "Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar, mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar..."
Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile malvarlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, mirasbırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri gözönünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat mirasbırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder.
Mirasbırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan birtakım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabilir.Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önemli değildir.
TMK"nun 640.maddesi uyarınca, mirasbırakanın ölümü ile miras, mirasçılara geçmekte ve miras üzerinde de iştirak halinde mülkiyet hükümleri cereyan etmeye başlamaktadır. Bu mülkiyet rejiminde mirasın bütünü mirasçıların tamamına ait olmakla tüm haklardan oluşan tereke üzerinde iştirak halinde ortaklık devam ettiği sürece mirasçıların bağımsız payları ve tasarruf hakları bulunmamaktadır.
TMK"nın 701/... maddesi gereğince "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti el birliği mülkiyetidir."
TMK"nun 702/.... maddesi gereğince "Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerekir."
Terekeye ait haklar nedeniyle açılan davaları bütün mirasçıların birlikte yürütmesi gerekir. Ancak dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. İştirak halindeki malikler arasındaki uyuşmazlıklarda da mirasçı tek başına dava açabilecektir. Başka bir ifade ile iştirak halindeki malikler, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre birbirlerinden talepte bulunabileceklerdir.
Somut olayda, ..............."nun tarafların murisi olduğu, ......2009 tarihinde öldüğü, ölmeden önce oğlu olan davalıya 29.09.2009 tarihinde para çekme yetkisini de içeren vekaletname verdiği, davalının bu vekaletname ile ............ı ...... şubesinde babasına ait hesaptan 30.09.2009 tarihinde 49.007,01 TL yi çektiği ve hesabın kapatıldığı anlaşılmaktadır.
Davacılar vekili, murisin hesabından çekilen bu paranın murise ait olduğunu ve vekaletnamenin geçersiz olduğunu ileri sürerken, davalı bu paranın fındık alım satım işi nedeniyle kendisine ait olduğunu belirtmektedir.
.
Davacı vekilinin talebi vekaletnamenin geçersizliği yanında, davalı tarafından murisin hesabından çekilen paranın miras payları oranında davacılara iadesi olmasına rağmen, mahkemece sadece muris tarafından verilen vekaletnamenin geçerli olup olmadığı üzerinde durulmuş, dava konusu yapılan paranın tarafların murisine mi yoksa davalının iddiları doğrultusunda davalıya mı ait olduğuna ilişkin herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Hukukumuzda ispat konusunda genel ilke Medeni Kanunun .... maddesinde belirtilmiştir. Buna göre bir olgudan kendi yararına hakların var olduğunu ileri süren taraf, o olguyu kanıtlamakla yükümlüdür. O halde iddiasını kanıtlamak, öncelikle davacıya aittir.
Ancak dava konusu paranın murisin hesabında olması ve davalının murisin hesabında bulunan paranın kendisine ait olduğunu iddia etmesi karşısında ispat külfetinin yer değiştirdiği anlaşılmaktadır. Davalının sunduğu delillerle iddia net biçimde kanıtlanamıyorsa, hakim kanıt yükü kendisine düşen davalıya başkaca kanıtı olup olmadığını sorabilir ve varsa delillerinin sunulmasını isteyebilir.
Bu duruma göre, mahkemece davalı tarafın delilleri sorularak oluşacak sonuca göre, davacının taleplerini de karşılayacak şekilde davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, ......2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.