20. Hukuk Dairesi 2011/11814 E. , 2012/515 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1976 yılında yapılan ve 17.10.1976 - 17.11.1976 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında ... köyü 64 parsel sayılı 3850 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı ve vergi kaldına dayanılarak ... adına tespit edilmiş, daha sonra Mut Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/155 - 1986/106 sayılıkararıyla 65 nolu parselin 4300 m2"lik kısmı 65 parselden ifraz edilerek ve 64 parsele eklenerek ... adına tesciline karar verilmiş ve 64 parselin ifrazı ile de 252 parsel oluşmuş olup 252 parsel 6608,51 m2 yüzölçümüyle davacı adına tapuda kayıtlıdır. Davacı Hazine 252 parselin 2/B ile orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğunu, tapu kaydının iptaliyle Hazine adına tapuya kayıt ve tescili istemişle dava açmıştır. Mahkemece 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil davası niteliğindedir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin askı suretiyle ilanından itibaren 3402 sayalı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine kara verilmiş ise de; 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değişik 3402 sayılı Yasanın 12. maddesine eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine ….” ibaresiyle, 5841 sayılı Yasanın 3. maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen 10. maddesinin tamamı, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 esas 2011/77 sayılıkararı ile iptal edildiği, iptal kararının 23 temmuz 2011 tarih 28003 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu iptal kararından sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin kamu mallarına ilişkin davalarda değil devlet veya diğer kamu tüzelkişilikleri tarafından özel mülk savıyla açılan davalarda uygulama olanağı bulacağı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 gün ve 2011 /1-36 esas ve 2011/390 karar sayılıkararıda ayni yöndedir). Gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrımda içermemekteyse de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (örneğin
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 - 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları). Somut olayda, çekişmeli taşınmazların 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu ve bu nedenle Hazine adına tapuya tescili talebiyle dava açıldığından 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilerek mahkemece yargılamaya devam edilip ,işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 30/01/2012 günü oybirliği ile karar verildi.